DOĞUM HİKAYESİ- etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DOĞUM HİKAYESİ- etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11.03.2016

Hastahane maceram ' dogum hikayesi -2


 Sabah ezanının sesiyle uyanınca hala doguramamışım diye bir anda sinir geldi üstüme. O degilde sandalye üstünde saatlerdir ailem kapıda bekliyor diye hemen ayaklandım. Dogruca koridoru kolaçan ederek gizlice dışarı ulaştım. Gece epeyce dogum olmus, ben ve odadaki kırmızı saçlı kızdan başka kimse kalmayınca herkes uyumuş kalmış gibiydi. Böylelikle kapıya ulaştıgım gibi tuvaletlerden birine girip annemle orada görüştüm.
  En son yemekten sonra su bile icmememi söylemislerdi, dinlermiyim hiç, o arada koca bir şişeyi devirdim. Önce ne var ne yok attıgım adıma kadar anneme anlatınca karar verdik araya birilerini sokup ne yapıp edip artık dogurmalıydım. En son ebelerden birine "ben ne zaman dogururum" diye sordugumda orası belli olmaz bir hafta bile burada kalabilirsin demişti. Yahuu benim suyum azalmış onun icin burdayım bir hafta sürer mi hiç? Orasını doktorun bilir diyince hepten ayar oldum. Bi gün daha o sancı odasında kalmaya tahammülüm yok! Hemen aracı olacak komsumuzu arayıp durumdan haber edince oda akrabasini arayip tembihlemis, kadin sabah gelir gelmez beni arayıp "yogun sancı" odasına götürdü.
  Ardından farklı oldugunu düşündügüm serumla NST baglayarak dakikada 40 damla girilecegini söyledi. Kesin bu kez gümleyecektim, kurtuluş olmadıgını düşünsemde o gün akşama kadar uyudum uyandim hala tık yok. Serum yenilendi, islem defarca tekrarlandi her tekrarlamada beş dakika arayla iki dakikalık sancılar hissetmeme rağmen arkası gelmeyince "ben bir türlü doguramadım!" yalnız artık sersemlemeye başladığımı söyleyebilirim. Çünkü zaten görmeyen gözlerim artık hepten etrafı seçemiyordu.

   Sonunda doktorumun geldigini muayne odasina gecmem istenince istemeye istemeye tekrar gittim. İki santim, aksama kadar yalnızca iki santim acılma! Mesai saati yeniden bitmis, doktorum bu gecede dogurmazsan sabaha seni sezaryana alıcam digerek gitmisti. O arada nöbetci doktorun kim oldugunu anlamak icin dışarıda konuşulanlara kulak verdim. Hastahanedeki tek bayan dogum uzmani, Allahtan baska birsey istesem olacak miydi acaba diye sevinerek hemen yerime yattım. Artık gönül rahatlıgıyla uyuyabilirdim ama öyle olmadı.

  Yarım saat sonra yanımda sabahtan aksama kadar yok yere bögürüp duran kıza bakmak için içeri geldiler. Sorun ne? Hiç sancısı yok aslında... Meger kızın derdi zorla kendini sezeryana aldırmakmış, doktoru görür görmez beni bundan kurtar diyince sinirlerim bozuldu. Bundan ne ya? Kurtulmak ne demek? Bitek ben mi zevk alıyordum acaba hamile olmaktan. Sonunda muayne edelim diyerek kızı ultrason odasına götürdüklerinde doktor ebeye beni sordu. Oda dün sabahtan beri burada, sancısı çok az oda bugün oldu ama kesildi diyince, peki ne sebeble yatış aldın diye bana döndü. Suyu azalmış dedim. Kadın pür dikkat yüzüme baktı, ters giden birseyler var ve o kadın hissetti. Bende hemen ya ben çok terliyorum yada benden su gidiyor. Bacaklarımı sürekli silme ihtiyacı duyuyorum siz karar verin dedim. Anında kendimi ultrasonda buldum. Evet Su bitmiş! Senin doktorun kim ne demek sabah sezeryan olmak bir ssat bile kalsa belki bu cocuk ölecek, seni sezeryana alabilirim diyince kadini bir guzel sarilip öpesim geldi. Ama hic istifimi bozmadan siz bilirsiniz dedim. Birazdan hazirlikli ol ailene gidip haber vereyim diyerek kapiya kostu.

 Anladıgım kadarıyla onaylanmasi gereken evraklar için eşimi çagırmaya gitmis, bizimkilerde isler uzamasın diye is icin yurt dışına gittigini dönemedigini söyleyince yetkili kişiler "bu nasıl bir sorumsuzluktur, o kadar kolay mı, eşi hamile ciddi bi konu bu bırakıp nereye gider" diye bir sürü söylenmişler. Çocuk dogdugu gibi babaya teslim edilirmis, haliyle babaya ulasılamayınca bebegi söylene söylene anneme vermişler.

 Hal böyle olunca elimde sonda ile hoplaya zıplaya kendi evraklarımı kendim imzaladım. Diger kalan bir çok işlemide evlilik cüzdanı sayesinde yine kendim hallettim. O arada bayanlardan biri ameliyat hane kapısında dikilen birini gösterek sana el sallıyor galiba birisi diyince baktım. Orada bir insan olduguna bile emin degilim ki, ay ben goremiyorum yaa..

 Derken saskin saskin yuzume bakip arabaya bindirdikleri gibi ameliyat hane kapısına getirdiler. Ohaa! Kapıda bekleyen cocukluk arkadasım, hem sınıf hemde aile dostumuzun kızıydı. O kadar yolu tepmis gelmis , sevildigime inanamadım. birde benim için aglıyordu. Tek kelime edemedim, sadece gülümseyebildim oda zorla. Ardından sedyeye yatırılıp koca bi salon gibi gösterisli ameliyathane alanına getirildim.

 Orada çok sempatik bi adam karşıladı beni, sonradan anladıgım kadarıyla anestezi uzmanıymış. O arada iki kadının kendi aralarındaki konusmaları duyuyordum. Biri "çocuk geldi baksana 16 yaşında vardır bu" diyordu. Digeri ise 18 olması şart, bence 18 cevabını verirken yaşımı sordular. 24 diyince tam olarak göremesemde şaşırdıklarını biliyorum. Ardından ameliyat hanenin orta yerine dik bir vaziyette oturtuldum. Beni karşilayan adam oturur halde olabildigince öne dogru egilmemi kambur vaziyetteyken uyusturucu igne yapacagını belirtti. Ancak bi türlü o moda giremedim.

 İgneden korkardım, ameliyattan çok korkardım ama en çok korktugum şeylerden biriside çıplaklık. İgnelere coktan alıştım, ameliyata ise gün gelecek sevinerek girecegim zaten aklıma gelmezken çıplaklıgımı ellerimle gizlemeye çalıştım. Üzerimden çıkardıkları önlügün ardından bayanın biri "bunu niye çıkartmadın" diye gülerek üzerimdeki sütyeni zor bela çıkartti. Ulu orta götürüp onuda teslim etmeye kalkmasın diye çöpe atmasını rica ettim ama ne söylesemde kıyıpta atmak istemedi. Sonunda örtünün altına sokup ben gittikten sonra odaya getirdi.

 Artından önüme duran başka bir adam kendini bana dogru siper ederek kollarını omuzlarıma koyup başımı öne egdi. Böylece uyuşturma islemi omurilik kemigimin arasina giren ilk igneyle başlamış oldu. İkinciyle birlikte sag ayagımda bi elektiriklenme hissedince ayagıma birseymi dokundu diye egildim, ne oldugunu sordular. Üçüncü ignede uyuşmaya bağlı oldugunu anlayıp "ignedenmiş" diyerek güldüm. Dörtden sonrasını hatırlamıyorum.
  Uzanmamı istediler, uzanamadım. Sanırım dünyamdan geçtim, içmiş gibi, ölü gibi kendini bilmeyen birsey oldum çıktım. Müthiş hafiflemiştim, galiba uzun bi süredir ihtiyacım olanda buydu. Hayatımda alkol kullanmadım, bilmiyorum zil zurna sarhos olmak gibi birseymiydi bu yoksa. Kafam ve kolumu hareket ettirebiliyorken geri kalan kısmı deneyemiyordum bile. Sanırım beni orada kuşbaşı yapsalar ruhum bile duymicaktı.bu yüzden istemsizce adama dönüp Allah felçli hastaların yardımcısı olsun, bu nedir böyle dedigimi hatırlıyorum.

 Sonrasında önüme bir örtü koydular ama ben tepemdeki disko topu gibi duran ışıkların arasından ne yaptiklarini gormeye calıştım. Manyak mıyım neyim be, sadece kırmızılık görebildim. Ardından bayanlardan biri ne iş yapıyorsun diye sordu. Kan aldırmaya korktugum zamanlarda da bu sorular gelirdi, klasik oldugunu bildigimden güldüm. Cevap vermeyi unutunca yüzüme bir sey mi oldu gibisinden pür dikkat bakıldıgını fark edince kendime gelerek kuaför dedim.

  Sonrasinda sorulan sorular, ardı arkası kesilmeyen cevaplar, nasıl açıldı bilmiyorum. Aklımda ne varsa anlattım. Dışarıda zorluk çıkmasın diye ailemin söylemek istemedigi ne varsa artık herkes biliyordu. Anestezi uzmanı başımın yanına bi tabure cekip oturarak yüzüme baktı. "Vallahi icim daraldı. Yurt dışına gitmek icin ugrasan sonunda bin pisman olan tanıdıgım onca kisi var ki. Cocugun o senin ya! ben kızıma dünyaları degismem, bak bu benim kızım" diyerek telefondan dort bes yaslarindaki evladını gosterdi. Hala gozlerim iyi gormuyor dememe gerek yok herhalde...

   O arada bayan doktorlardan biride bana kızımı gösterdi! Çok şanslısın en azından bir kızın oldu bak. Alelade bir sekilde "Kız mı? Hee iyimis" demisim. Cocuk benim yahuu bende az gamsız degilmisim dicem ama harbi ucuyordum. Sonra bi anda cocuk nerde diye sordum adama. Ailene teslim edildi dedi. Buyuk ihtimal o sırada dikislerim atılıyordu. Hala aramizda konusuyoruz, dedikodunun dibine vurduk bu nedir arkadas ya diyenler mi desem, sakın o adamı sevme bir daha diye tembihleyen mi... Hiiiii acayip bi yere dustum, yada dustugum yeri acayiplestirdim. Ama acayip rahatladim ben orada. Sonrasinda hastahanede gecirdigim 3 gun ve hic kimsem olmadigi halde ilk okul arkadaslarimdan, doktoruma, temizlik gorevlilerine kadar cok insan ziyaretime geldi. Hayatımdaki en anlamlı deneyim bu oldu sanırım. Tesekkürler....

Sezeryan Sonrası için tıklayın.

7.03.2016

Hastahane maceram ' dogum hikayesi -1

Hamileligim boyunca gittigim toplamda kontrol sayısı yediymiş. Bu süre içerisinde de hep kendime uygun olan doktoru aramamla geçip gitti.
  Herkesin öve öve bitiremediği, nerelere gitsem, kime sorsam milletin agzında tek bir isim. Tabii adamın maşallahı varmış resmen, bir fırsat bulupta araya kaynak yapıp bir randevu yakalayamadım. O arada haliyle çaresiz geze geze hastahanedeki bütün dogum uzmanlarını elden geçirmiş oldum. Sonra birde özellikle altıncı ve yedinci aylarda dogum için hastahane arayışımız vardı. Cevredeki bir kaç vukatı olan, hatta bizzat gidipte donuma kadar soyuldugum ancak hiç bir sonuç almadığım hastahaneleri eleyince geriye güveninirliği kanıtlanmış tek bir özel ve devlet hastahanesi kalmıştı.

  "Kilosal problem" yazımda bahsettiğim liseden arkadaşım devlette dogum yapıp özelden tek bir farkı olmadığını, hatta devlet konttolü altında oldugu icin daha bile iyi dikkatli ve cok titiz çalıştıklarını söyleyince kısmen kararımı vermiş kadar oldum. Hayır madem öyle neden yok yere para ödeteyim ki aileme. Zaten onca yükü hep onlar çekiyorken! Bilmiyorum tabii bi yerde bütün devlet hastaneleri bu denli övülmüyor olabilir, çünkü benim düşünceme göre ufak yerlerde yaşamanın avantajıda olabilir bu. Malum büyük şehirlerde "nerede çokluk orada b*kluk" olması normal.

  Doguma günler kala artık ne zaman dogar bu bebek, ne bi belirti nede bir hareket tık sancı yok. Hani geldi mi bir anda geliyor diyorlar ama bende resmen gece gündüz yatıp kalkıp suyun gelmesini bekler oldum. Daha ne kadar beklemem gerek acaba diye en son kontrolüne gittiğim doktora "sanki bugün dogururmuşum gibi de geliyor" düşüncesiyle erkenden hazırlıklı olarak kalkıp gittim.

 Doktor ultrasona baktıgında daha biraz zamanımın olabilecegini ancak suyun azaldıgını bununsa ilerleyen günlerde risk oluşturabileceğini söyleyerek yatışımı vermek istedi. Ortada bi risk söz konusu olurda doguma gidilmez mi hiç, hemen imzaladıgım kagıdı alıp üst kata çıkmamı istediler.
 Bense doğruca evin yolunu tuttum... Ney yani karnımı doyurmadan, ne gerekiyorsa toplayıp bebişimin kıyafetlerini almadan mı doguma gireyim? İmza verdikten sonra hastahaneden cikmak yasakmış, ancak yakınlarım getirebilirmiş. Hee he tamam tamam diyerek gittim, sanki bizde koca varmışta hizmet edecek.

 Derken ilginç bi şekilde hastahanenin merdivenlerinden inerken aynı şekilde çıkmakta olan eşimle, cocugumun babasıyla (artık her ne b*ksa bu adama küfürden başka ne şekil hitapta bulunabilirim onuda bulamıyorum) karşılaştım. Tabii beni görmezlikten gelerek geçip gittigini söylememe gerek varmıydı bilmiyorum. Ben olmuşum yarım dünya insan hiç mi dönüp bakmaz ya. Üstelik dogumun geldigini bildigi halde... O an ne hissettigim yönünde anında sorguladım kendimi ??? Baka baka geçip gidenlerden biride bendim sonuçta...

 Hislerime gelince: beklemedigim icin önce şaşkınlık sonrada geçip giden her hangi biri gibi oldu. Ve biz nasıl böyle oldukla gelen ani bi çöküntü. Çocuguma, kendime, hayatıma durdugum yere bakıp bakıp hüzünlendim. Duraksadım bi sonra arkama baktım, babam seslendi hala ne duruyorsun diye. Ayakkabımı düzeltmeye çalışıyorum cevabını verdim. Oysa yerde kesici sivri taş gibi birşeyler arıyordum. Duvar dibinde duran motorunu çizik çizik etmek için. Bulamadım, yangına körükle gitme senin yaptıgını zaten bilir. O zaman şu salak kaskını fırlatıp atayım karşıya ??? Sacmalama, motorda kaskta hersey kardeşinin neyi kaldı ki bu çulsuzun.

 Kafamın icinden geçen onca şey yürüsene diye hala seslenen babam. Hayatım yamur çamur demeden o motorların üstünde geçti, onun tutkusu benim tutkum oldu yıllarca. Sevgiliyken beş parası yoktu, dağ bayır çayır gezerdik. Çok bayıldıgımdan degil benimde, onunla olmak yeterdi bana. Kazandik yarış motoru aldık. Sonuna kadar basar hiç korkmazdık. Ölürsem onunla ölecegimi bilirdim çünkü. Canıma degerim yoktu. Çok hastalandım ama. Bigün fırtınaya yakalanıp günlerce yarı baygın kemiklerime kadar donarak yatınca beklemişti başımda. Şikayetlenirdi anneme hiç tarzından ödün vermiyor kalın giyinmiyor diye. Halbuki kıskançlıgından tüm giysilerimi çöpe atıp beni hasta edende oydu. Birgün yeni bir motor almak için gittigimiz yolda motordan düşmüştüm. Tem oto yolunda bir kaç metre ötedeki kırmızı ışıklar kurtarmıştı hayatımı. Orta yerde yatarken dönüp ona baktıgımda motorla birlikte sürüklenmeye devam ederken bana bakıyordu kalkabilecekmiyim diye. O zaman ayaga kalkmıştım, önüne baksın diye. Vücudumun parçalandıgını hiç görmemiştim bile, ona dogru koşarken. Bunca şey bi anda kafamdan geçti gitti işte... Şimdi başkasıyla motor üstünde dag bayır çayır dolaştıgını bildigim için. Benden önce hiçbirseye sahip degilken, benden sonrada hiç bir şeye sahip olmadıgının habercisi aslında o gezmeleri.
  Ben yaralandıgım gün uzun sure motora kusen araba alan adamdı yanımdan geçip giden. Niye o kadar üzüldüysem artık dogum önlügünü giymek üzere oldugum kabinde hala kendime kızıyordum. En son bi kaç hafta önce bile peşin peşin söylemişti whatsappda hala niye anlamıyorsun diye.. Seni sevmiyorum, bu yüzden o çocuguda sevmicem diye.! Daha kötüsü, senden olacagına tek gecelik bi oruspudan olsa o çocuk, daha çok severdim diye! Onun yerinde ben olmuş olsam bir anda ancak bu kadar nefret olurdu... Düşmanı oldum, aldatıp giden benmişim gibi....
******

 Beni giydirmek istedigini söyleyen kadına dönüp kızdım. Bi sorunum yok, neden ben giyinemiyorum. "Ama benim isim bu" Tamam ama bu çok saçma ben iyim zaten. "Tamam o zaman sen giyin kıyafetlerini bana ver ailene teslim edeyim" Tabii ya ben tedbirli gelmiştim, eşyalarımın arasında büyük bir poset vardı üzerimdekileri koymam icin gidip once onu alayim diyerek kabinden cıktım. Sonrada kıyafetlerimi kendim teslim ettim.

 Dedikleri gibi hastahaneye bayıldım öncelikle. Tertemiz ve şık kalabalık degil anlaşıldıgı üzere hizmette de kusursuz. Hazırlıgım tamamlandıktan sonra kıyafetlerimi verirken annem birde güzel sarıldı. Hastahanede giymek icin aldıgım babetlerin rengi önlügümle aynı renkte oldugundan mıdır nedir. Çok güzel görünüyorsun demişti. Sonra ayrıldık, dogumhaneye kimseyi sokmuyormuyorlarmış özel odaya çekilene kadar dogum hane kapısında beklediler.
 Ardından kontrol odasına geçip tansiyonumu ölçtükten sonra "suni sancı" dedikleri serumu taktılar. Daha öncesinde sancım varda haberim mi olmuyor acaba diye NST bağlamışlardı. Gerçektende hiç sancım yokmuş. Ardından koridorun sonundaki odalardan birinde biraz oturdum, galiba unutulmuştum orda cunku iki yatak yataklardada inleyen iki kız vardı. İkiside aynı zamanlamayla geldikleri için serumları takılmış yarım saattir bekliyorlarmış.

  Tam olarak bu noktada başlayan hastahane maceram sıkıntıdan bu kızları tam 20 dakika sorguya cekmemle başladı. Birinin ikinci digerinin üçüncü dogumu olacakmış, inanılır gibi degil. Benim ilk büyük ihtimallede son olacak diyince güldüler. Erken konuşuyormuşum, onlarda hep böyle söyleyip tekrar geliyorlarmış. Galiba çok acıyor diyerek kıyın kıyın karşıdaki odaya kaçtım. Yan yat bekle, mümkünse uyu hiç kalkma demislerdi. Sancım olunca hic uyuyamayacak bitkin düşecekmişim....


 Sıkıntıdan koca odada bir başıma fosur fosur uyumuşumda, en son kendime üzülüp durmayı bırakmak için tavanı inceliyordum, keske sonada bir tane ızgara koysalarmış havalandırma delikleri böyle hiç estetik gözükmüyor diyordum. Sanırım delirme noktasındayım... Gözümü açar açmaz dışarıya kulak verdim çıkıp bi kolaçan etsemmi diye, anlaşılan yemek faslına geçmişlerdi. Kızların bulundugu odadan ise sıra halinde inleme sesleri geliyordu. Yaklaşık 20 dk sonra biri çıglıgı basınca benide bi korku sarmadı degil hani... Önce bi ögürüp bögürdü, tuvalete girdi. Sonra ebeler çık oradan sakın tuvalete oturma diye bağırırken bi çığlık daha koptu. Yerimden fırladım! Kız resmen "ayhh geliyoo buu" diye bagırıyordu. Bi anda tuvalete dalıp kızı tuttukları gibi dogum odasına götürdüler ve hemen ardından gelen aglama sesiyle bende aglamaya başladım. Kadının biri hala kızı tokatlıyordu, Ayşe nefes al diye, digeri ise kız oldu dedi. Tüylerim diken diken oldu resmen, annecim ben doguramicam galiba oldum bi sure.

  Ardindan bi on dakika sonra öbür kızda çıglıklar atmaya başlayınca bir aglama sesi daha erkek oldu dediler. Etraf sakinleşti. Hemen oturdum hesap yapmaya çalıştım. Bunlar benden yarim saat once geldiklerine gore yarim saat sonra ben mi dogurucam yani?? Ayy, Kalktim yavasca kapidan egilip koridora baktim, kadinin biri fark ederek sordu. Senin sancın yok mu? Yok, ben acıktım... Sana yemek vermediler mi diye sordu bu sefer. Ben uyuyordum, aileme soylesem onlar bana alir diyince elimdeki serumu cikartip gidebilcegimi soyledi.

 Hava kararmis ve hic sesim cikmadigindan beni orada unutmuslar. Yemekten sonra tekrar NST baglayıp ardindan kontrol yapildi. Sansima doktorum nobetci doktor olunca kontrole bi bayanin girmesini istemistim, tam bi mallik etmis olmaliyim ki adam bana tavir aldi. Yetmedi cikisimi vermeye calisti. Sanki ırk ayrimciligi yaptim, alt tarafi kisisel bi sorunumu dile getirdim bayan olsa bile utanirim ben rahat edemem demistim. Kufrede kufrede geri dondum yatagima. O arada hala elimde serum yok, cunku bana islememis bile. Acilmada olmayinca ne yapacaklarini tartisiyorlarmis


 Hamileligim suresince plates yapma planlarim vardi, dusuk riski yasayinca oda yalan oldu haliyle. Degil en ufak hareket bu sureyi neredeyse yatarak aştim. Benim bildigim sanci gelsin diye bol hareket ettirilir, bunlar habire yat dediklerinden ben kalktim iki hoplayip zipladim bol bol egzersiz yaptim. Yinede tik yok, yorulunca tekrar uyuyup kalmisim. Bu kezde kapının sesine uyandım, iceri kırmızı saçlı aglamaklı halde güzel bi kız girdi.
  Yanımdaki yataga oturup botlarını cıkardıktan sonra esini arayarak ihtiyaclarini sıraladı. Surekli kendini suclayip duruyordu, bana donerek cok sanslisin en azindan bebegin yasiyor benimki yedi aylik karnımda öldü dedi. Böyle durumlarda ne diyecegimi hiç bilemem ben, üzülme vs vah vah gibi seyler hep ters gelir bana. Bilirim gecmez cunku, kimin elinden de ne gelir ki? Bos bos bakmak yerine bende ne soylecegimi bilemiyorum ama uzulme de diyemem diyerek nasil oldugunu sordum. Şu bi turlu ulasamadigim doktormus doktoru, beyninde kis fark edip arastirma hastanesine yönlendirmis ama öleceginide soylemis. Hastahaneye gidip gelene kadar ölmüş arayip soyleyincede sen git dinlen sabaha alalım çocugu demiş. Önce düşük yaptım simdide bu diye sayiklayip durunca dayanamayip kalktim ayaga. Bak burda herkesin bi derdi var, daha fazlası da dışarda mevcut. Ama senin yuzunden ama baska nedenden dolayi bilemeyiz ki, sadece tedbir bizden taktir Allahtan mış. Hepimiz bi sınavdan geciyoruz bak benim cocugumunda babasi yok, olmicakta... Diyince duraksadi, bu sefer o "nasil yaaa??" diye sordu. Bu kez ben anlattim.

  Sonunda vayy o.cocugu.... bak bu benim ikinci kocam diyince ikinci şoku da yaşamış oldum. "Nasıll yaa??" benim ilk olan okul arkadasimdi cikiyorduk evlendik iste sorumsuz serefsizin tekiydi. Kumar arkol her pustluk var, calismiyorda. Bu adamdan cocukmu yapilirmis, aklim cikti valla bosadim gitti sonunda rahat ettim. Ask mesk bi yere kadar... Bak bu benim ikincisi  kuafor degil, berber. Kuafor adamdan korkacaksin, beberler daha mülayim. Garibim dışarda cocugum öldü diye aglıyor. Seninkide harbi serefsiz cikmis be anam.... Diye saydi da saydi. O saydi benim icimin yağları eridi. Hak verdim. Meslekdaşta cıktik. İsin ilginc tarafı ise hep ayni yerlerde çalışmış olmamıza rağmen giriş çıkış farklarıyla o güne kadar hic karşılaşmamıştık...

Devamı....