10.09.2017

Topuklu ayakkabıdan yüzük organizeri yapımı

İnternette böyle bir fikre ulaşamadım ama ben bunu yapabilirim diye düşündüm. Çünkü biliyorum ki her kadının atmaya kıyamadığı manevi degeri olan veya cok begenerek aldığı fakat giyemedigi bir topuklu ayakkabısı vardır. Benimde onlardan biri Vogue dergi kapağı desenli ayakkabı. Sanırım hiç bir topuklu ayakkabı beni bu kadar rahat ettiremedi. Motor kazasında benimle birlikte ayakkabılarda hasar gördügü için sonrasında giyemedim. Üzerinde renginden dolayı çok belli olmayan sıyrıklar oluşsa da, artık topukları sallandığı için belki tamir ettiririm düşüncesiyle 2011 den beri depoda tutuyordum. Sonunda artık kenarlarının tamamen gevremeye başladığını görünce tam atmak üzereyken aklıma topuklu ayakkabı şeklindeki yüzüklükler geldi.  


Dilerseniz hasarlanmış ayakkabılarınızı şu şekilde de değerlendirebilirsiniz'


Yüzüklük için malzemeler;
Parça sünger, yoksa bulaşık süngeride olur.
Ayakkabıyla uyumlu bir parça kumaş
Makas
Yapıştırıcı veya silikon tabancası


Yapılışı;
*Süngeri göz kararınca dikdörtgenler halinde önce kesin.
*Ayakkabınıza uygun renkteki kumaşı veya kalın kurdelede olur süngerin etrafında iki tur dönecek şekilde aynı ebatta kesin.
*Ayakkabının önüne kalan parça süngerleri koyabilirsiniz.
* Minik rulolar haline getirdiğiniz süngerleri aşagıdan yukarı dogru sıkıca dizin.
* Son olarak tüm kenarlara yapıştırıcı sıkıp süngerleri ayakkabıya sabitleyin. Ve elinizle  iki yandan sıkıp bir süre kurumasını bekleyin.
İşlem bu kadar basit.


  37 numara ayakkabıya on parça sünger ve kumaş kestim. Kumaş olarak çanta kesesini keserek kullandım. Ama o olmasaydı muhtemelen siyah bi eşarp şal tişört filan kullanabilirdim. ☺ En son dilediğiniz gibi süsleyebilirsiniz. Gelinlik ayakkabılarda bu işlem bence harika olacaktır 😉

***
    Yüzükleriniz olmasa bile, mutfak banyo yatak odası gibi alanlarda dekor olarak bulundurup temizlik esnasında alyansınızı koyabilirsiniz.  

7.09.2017

Çağrı'nın İlk kırtasiye alışverişi

Binnur Miniç -Kara köpek Tango sanırım suan 3 kitaplık bir seriymis fakat ben rafta öyle birsey görmedigim için almadım. Zaten hiç birinede bakarak almadım. Aceleyle 5 farklı hikaye kitabı olarak düşünmüştüm. Öyle de oldu, hepsi birbirinden bagımsız hikayeler. 31 sayfa. Üstelik her biri sadece 2 tl. Daha ne olsun :) keske devamıda olsaymıs. 
Digerleri; Mustafa Balel ait, Kırmızı Benekli Tırtıl- Benek Buzagı - Üşengeç Amcanın Ayakkabıları ve Yatık adında bir kedi.. Hikayeler üzerinde henüz fikir sahibi değilim. Çağrı izin verirse ona okumayı düşünüyorum. Çizimleri güzel bence 1 ve 2'inci sınıfların okuyabileceği tarzda kitaplar olmus. Yazara ait benim rafta görmediğim 6 kitap daha var. 
Uzun zamandır bebek kitabı arayışındaydım fakat Çağrı yer korkusuna ilk etapta ucuz olsun istiyordum. Nitekimde öyle oldu 😄 Sayılar renkler şekiller üzerine karton bebek kitabı. Hayvanlar sebzeler ve tasıtlar üzerine olanları cok basarılı bulmadım. Eksik parça yayınları Migros 8 tl fiyatı vardı.
Ucuzluk marketi alısverisi yapılmadan olur mu. Aslında özellikle degilde zaten alısverise gittiğim sırada görüp aldıgım ürünler oldu. 200 sayfa aktiviteli boyama kitabı henüz cok erken olsa da 8 tl gibi bi fiyatı gorunce lacırmak istedim. Keçeli kalemlerde 4-5 tl gibi cok uygun bi fiyat aralıkları vardı. Çocuklugumdan hatırlıyorum su gibi tüketiyorduk bunları. Henüz Çağrı için uygun olmayacaklarını bilsemde bir süre saklamanın bi sakıncası yok diye düşünüyorum. 
15 tl lik mini bir kırtasiye seti sizcede tatlı degil mi? 6 lı basma kalem ve not defterini ben kullanağım tabii ki. 😄 sans mı normal de öyle mi bilmiyorum ama kursun kalemin içi boş cıktı. Bende toka olarak kullanmaya karar verdim ☺
İceriginden; 2 adet yapıstırma, not defteri, 6 renk basma kalem, ruj silgi, kalem arkası silgi, açacak, makas, 6 renk keceli kalem ve kursun kalem cıkıyor.
Kolay Boyama, başlangıç için  içlerinde en çok sevdigim bu oldu aslında. Sarı mavi kırmızı ve yeşil olmak üzere 4 renkte özellikle zararsız oldugu belirtilen bi damgayla birlikte pastel boya koymuşlar. Bunuda a101 den aldım fiyatını hatırlamıyorum ancak aynı ürünü ve cesitlerini kırtasiyede de görmüştüm. Gönül rahatlıgıyla alınabilir. 

28.08.2017

Çocuklugun favori 10 filmi -MiM

  Filmlere bir servet harcayıp koca bir kaset plak ve Cd arşivi yapan bir babanın kızı olunca en az onun kadar film tutkunu bir çocuk olarak büyüdüm. 
Gelenek gibidir sevdigin filmleri alıp baş köşeye koymak. Tekrar tekrar izlenir ve o oyuncuların senaryonun hakkı verilir. İnternet yok, haliyle emek hırsızlığı yok. Ya o filme gidilir yada kasedi çıkacak diye aylarca beklenir. Kiralar izlersin, arşivine layık görürsen de satın alırsın. 
Hakkını vereceksin hakkını!
Nerede o eski günler...  Madem öyle çocukluğunuzda etkilenip tekrar tekrar izlemelere doyamadığınız filmler hangisi? 
İlk 10 'a girenleri siz düşünürken bende ilk kez bir "MİM"başlatmış olayım. 
Buyurun...

1 Jumanji
Hayatımda izlediğim ilk film olabilir??? 1995 yapımı.  Her seferinde korku ve heyecanla izlerdim. Yıllarca öyle bir oyun var zannederek korkuyla yaşadım. Ahh nelere inanmadık ki... Şuan izleyince saçma bir çocuk filmi olduğunu düşünüyorum. Yine de benim için anlamı büyük  tabii, unutamıyorum ki. 
Başrolde- Robin Wiliams, Bonnie Hunt, Kirsten Dunst, Bradley Pierce var.
Kitaptan uyarlanmış fantastik gerilim filmi

2 Kazaam
Baş rolde siyahi oyuncu Kazaam rolüyle Shaquille  O' Neal.  Francis Cabra Max rolüyle. (Bu cocukta ne cirkinlesmis be)
1996 yapımı komedi filmi başı belada olan Max kaçtığı bi binada gürültü bi kutu bulur merak eder ve açar. Kutunun cini oldugunu söyleyen Kazaam evine dönebilmek için Max den dilek hakkını kullanması gerektigini söyler. Bu duruma inanmayan Max pesine takılan Kazaam birlikte bi maceraya atılırlar.
Max ciniyle dalga gectigi ve öyleyse yiyecek yagdır dedigi sahne benim için bi efsaneydi. Ayrıca her sahne çokca espirili. Hala izlenilebilir aslında 😃

3 Grinch
Bir Jim Carry filmi. Bu adama hayranlıgım sonsuz. Mutsuz Grinch in Trajikomik halleri epey bir güldürücüydü . Filmin konusu çok cocukca ama çocukluk filmi işte yılbaşı temalı masal tadında eglenceli bir film. 2000 yılında yani ben 10 yasındayken gösterime girmiş. Ve çocuk kitabından uyarlanmış Fantastik film.

4 Maske
Wuuu bi Jim Carry daha. Bunu bilmeyen yoktur. Sanırım çocukken Foxkids de oynuyordu çizgi film olarak. Abimle her sabah izlerdik. Tısss okeyy. Cok cılgın bi çizgi diziydi gerçekten. Aynı konu ve karakterle 1994 yapımı olan filmi kesfettik. İzlemelere doyamadık.

5 Ajan cody banks 1- 2
Bu filmi izleyipte ajan olmak istemeyen bi çocuk yoktur herhalde. Filmin ilk çıktıgı yıllarda çocuk dergisinde ajan kayıt, nasıl ajan olunur gibi bilgilere rastladığımı hatırlıyorum. Filmde bi yaz kampında ailelerden habersiz gizli ajanlar yetistiriliyordu. Hayal ürünü oldugunu düşünsemde gercekte cocuk ajanlar yetistiriliyor olabilir miydi? Arastırdım klasik toplum ahlak kuralları bitkileri agaçları korumaktan hayvan sevgisine çevrecilik yaşlılara yardım etmeye kadar uzanan kurallar oluşturulmuş ve tüm bunları yaptıgın taktirde ajan olabiliyorsun. Peh peh bize sökmedi tabii, ajan olma fikri yalan olsa da Frankie Muniz sempatikligine olan hayramlıgımla filmi yüzlerce kez izlemeye devam ettim. Cok eski bir film sayılmaz, kullanılan teknolojik aletler bugune çok daha yakın. 2003 yılında yani film ilk cıktıgında ayrıca hayranlık uyandırsa da bugun bu teknolojiye fazlasıyla sahibiz.

6 Seni koca yalancı
Frankie Muniz demişken aynı yoldan devam edicem tabii ki. Seni Koca Yalancı! Büyük bir yalancı daha büyük bir yalancıyla karşı karşıya geldiginde çomagını saklar 😜😄 Tabii ki zarar gören taraf yalanın ne kadar kötü bir durum oldugunu anlayacaktır. Üstelik ilk kez doğru söylediği bir anda. Jason Sepherd ve ünlü film yapımcısı Marty Wolf arasında geçen çılgın kapışma. 2002 yılında cıkan bu filmi ilk Digitürk salon kanallarında salondan cıkana kadar hergün izlemiştim.

7 Küçük vampir
Ahh benim bebeklerim. Nerede o zaman alacakaranlık filan. Ailesiyle birlikte İskoçya'ya göç eden Tony vampir  arkadaş edinir. Artık tek ugraşı bacak kadar boyuna bakmadan vampirlere insan olmaları için yardım etmektir. Çünkü bulundukları şatoda onlara ait birsey var.  2000 yılında çıkan filmin aynı isim altında birde kitap serisi var. Serinin ilk kitabında film ile benzerlikler olsa da tamamen bagımsız. Ayrıca hayatımda İlk okudugum kitap serisi.

8 Frankenstein
1994 yapımı filmde Robert De Niro, Kenneth Branagh ve Helena Bonham var. Babamın arşivinden korku filmi olarak izledigim sonrasında duygusal oldugunu anlayıp agladıgım tek film. 😄 Dikkat! Diger Frankenstein filmlerinin konusu alakasız derecede farklı. Hala severek izledigim filmler arasında.

9 David Copperfield
100 temel eser olarak bu hikayeyi okumasa da bilmeyen yoktur. Ben Daniel Radcliffe ilk bu film ile tanımıstım. Yine digiturk sayesinde. Eşsiz hikaye de David Copperfield'ın çocuklugunu Daniel yetiskin dönemlerini ise oynayan oyuncunun bilgisini bulamadım. Neyse Film 1999 yapımı, BBC ait bi tv programı olarak geçse de ben hala Dvd sini saklıyorum.
Sanırım sinemaya girmemiş, o nedenle tv programı olarak geçiyor olabilir.

10 Harry Potter
Geldik son filme. Küfretmiş gibi olmak istemiyorum bu yüzden filmle ilgili hiç bir detaya girmeyeceğim. Bu film ile beni tanıştıran babam hayatının en büyük pişmanlıgını yaşamış olabilir. İlk okul 5'de süpürge üzerinde uçan sihir yapan bi çocukdan bahsediliyor. Konuya hakim degilim ama babamın aldığı tişörtün üzerinde yazan Harry Potter yazısını okumaya çalışıyorum. "Hepi potır" babam her defasında düzeltiyor beni. Herry poter kızım o.... Niye öyle yazmamışlar o zaman? Sekiz dil bilen babam bana hiç yabancı dil ögretmedi ama bu film için ilk kez arkadaşlarımla sinemaya yolladı. Veee perde... Gözlerimi ayırmadan manasızca izledigimi hatırlıyorum o filmi. Hiç bir şey anlamamış da olabilirim bu yüzden bir kaç ay sonra Cd'ye gidip filmi istedim. Çıkmamış, bir ay sonra parasını önceden ödedigim film elime ulastı ve okuldan döner dönmez filmi heyecanla izledim. Tekrar ve tekrar o gün 3 kez izledigimi hatırlıyorum. Hayal sınırlarımı zorlayan nu filme aşık oldum. Artık hergün izlemekten derslerimle olan ilişkim bitmişti. Durumun henüz bilincinde olmayan babam filmin ikincisi geç cıkar diyerekten kitabın ikicisi olan sırlar odasını alıp gelmişti. Her bir kitabı filmi kac defa hatim ettim bilmiyorum. İsimler sihirler iksirler her bir karaktere ayrı ayrı bagımlılıgım vardı. Hergun en az bi doz almazsam uyuyamadıgımı ancak bu cileyi cekenler bilir. Abartmıyorum hayatımın daha dogrusu ergenligimin dönüm noktası oldu. Cok fırsatı bunun için kaybettim. Çok seyden yine bu merakım yuzunden vazgectim. Harclıklarımla koca bir servet harcadım ugrunda. Sonunda lisenin ilk yılında bunalıma girip herseyin yanmasına sebeb oldum. Ama yeni başlangıclar iyidir diye kaybettiklerime üzülmedim. Hala da hayatımda gördügüm en iyi  film. Ötesi yok.

ip ucu vereyim, benim için bu liste böyle uzar gider...
Evde tek başına
Gelecege dönüş
Şehir Komandosu
Peter pan
Kanca
Ben Robot
Sivri Kafalar
Ninja kaplunbagalar
Max Taşınıyor
Çılgın Çocuklar
Çılgın Marslılar
Adams Ailesi
Gremlinler
Çatlak profesör
Talihsiz serüvenler
Taş Devri
Minik Kahramanlar
Hayalet Avcıları
Afacanlar iş başında
Kediler ve Köpekler
101 Dalmaçyalı
Garfield

Not: 3 gün önce bilgisayarım yandı, bu nedenle yazılarımı telefondan hazırlıyorum. Haliyle mimleme link yapamıyorum. 
Bu yazıyı okuyup yorum bırakan herkes mimlenmistir. O kadar! 😄

26.08.2017

Çağrı'nın ilgisini çeken oyuncaklar

Anneler için muhtemelen önemli bir sorun oyuncak seçimi. Acaba çocuga ne verirsek karakteri öyle mi şekilleniyor? Yoksa karakterimi oyuncagı belirliyor?  Siz düşünün, ben kuşkusuz profesyonekce oyuncak seçen annelere hayranım da. Ama öyle bir lüksüm yok, çünkü tüm bebek eşyaları çok çabuk tüketilen kimi zaman degerli kimi zaman degersiz şeyler. Yani zaten "Olsun alayım ikinci çocuga saklarım" da diyemiyorum. 
 Az ve öz olsun mesela, son yıllarda bilinçli anneler ahşap oyuncakların zararsız oldugunu söylüyorlar. Evet öyle ama bence çocuklar oyuncaklarını kendi seçiyor. Gösterişe veya biçilen değere bakmadan. 
 Kız çocugu Çağrı'ya dedesi farklı zamanlarda iki üç bebek aldı. Çağrı yüzüne bile bakmıyor. Top aldı, araba aldı ondan mutlusu yok. Çünkü Çağrı ayak topu oynamayı seviyor, evet baya futbol oynayan çocukları görünce bir tekmede ben vurayım diye koşuyor. Yetmiyor arabasına binip agzıyla ara gaz veriyor. Sevineyim mi üzeleyim mi nereden ögreniyor bilmem de, büyüdükce ilgisinin farklı yönlere dagılacagına inanıyorum.

 Yani defter kalem de seviyor, kopartıp kopartıp agzında geveleyip tükürsede.  😒 Cep telefonu seviyor ama dedesinin aldıgı ışıklı sesli sarkı söyleyeni degil. Dokunmalı olacak ki Youtube girebilsin. 
Annesinin aldıgı masal anlatan mantarı dövüyor, olmuyor kendi mutfak gereçlerini begenmeyip anneannesinin tencerelerini boyutlarına göre dizip sıkılınca balkondan atıp attım diyerek alkış tutuyor. Tamda bu nokta da Çağrı'ya oyuncak alma hevesim ölüyor. Öyle pahalı hediyeler alan eş dost akrabanızda yoksa öneririm temiz oldugunu ilk anda belli eden insanlara Letgodan ulaşın alın. Birde güzel yıkayıp silip gönül rahatlıgıyla kullanabilirsiniz bence. 

 Bu yöntemle henüz oyuncaklara bi servet harcamadıgım için mutluyum. Konuyu saptırmadan bi konuya da deginicem. 

   Belki de artık denk geldikçe deginicem. Malesef son yıllarda babasız çocuk dogurmak moda değil ama yaygınlaşmış. Nikahsız yani... yargılayamak kimseye düşmez. Bu yüzden diyecek sözüm yok! Ancak, ben onlardan değilim.

 "Mutlu aile portresi görmeme sebebiniz sözde kocam olan şahsın beni hamileyken bırakıp başka kadına gitmesi. "
 Bu yani bu kadarcık gayet klişe bi durum artık bence.  Bunun haricinde hayatımda degişen birsey yok.
 Eskiden demezdim bu lafı sinir olurdum ama eşim iç güveysiydi. 😄 o nedenle an itibariyle 26 yıldır annem babamla yaşıyorum. Yani bi rahat rahat yuvam yıkıldı ocagım söndü diye dövünüp aglayamadım bile 😁
 Son olarak sunuda cevaplayım, sorun ben yada baska biriyle olması değildi. Sorun kendi meseleleri, ailesi.
 Özetle; "Kendi çabalarıyla hayatta kalmayı başaran sorumsuz ailelerin cocuklarıyla evlenirken iyi düşünün. Aç oluyorlar, en çokta sevgiye. Bir zaman sonra sizin kurduğunuz o kocaman sevgi dolu dünyanız bile ona yetmiyor."

   1 numara da tabii ki araba. Gerçekten 1 numara. Çağrı'nın ekmegini al elinden ama vosvosuna dokunma 😄 Alelade plastik dandik bi araba işte üstüne binip Fred Çakmaktaş gibi ayaklarıyla gidiyor. Sıkılınca oturdugu yerin içinde sekiller var yerlerini bulup içine atıyor. Yakında bize veda edecek çünkü bi büyügünü aldıgım için arkadaşıma vericem. Ayrıca Çağrı'nın işi biten bütün eşyalarını ona veriyorum. Her insanın çocuklugundan olan menfaat beklemeden birşeylerinizi paylaşabileceğiniz ve sizi her halinizle eleştirneden kabul edebilen bi arkadaşı olmalı bence.

  de Yumoş ayı var. Baya evet Yumoş'un ayısı. Alışverişten döndügümüz ilk gün onu eline aldı önce bi inceledi sonra güldü. Bu ayıda ne var o kadar bilmem ama eve getirip yıkar yıkamaz ona eski bulizimden söktügüm kurdeleyi papyon olarak diktim. Bu ayı benim gözümde erkek olsa da Çağrı'nın cinsiyetsiz bebegi aşkı. O kadar peluş oyuncak içinden bi bunu arabasında önüne oturtur. İsterseniz dedesi gibi sorun, "bebegin nerede?" "ayın nerede?" hemen bulup getirip size göstersin. Sanırım bu ayı hep bizimle olacak.

  3 'üncü olarak bu bebek aktivite masaları var ya, her anne bilir onun ayaksız olanı. Beşige bağlama özelligi olandan. Baya işlevsel yanii de bizde ne mümkün. Çağrı zaten en fazla üç ay beşikte yattı. Bende fazlalıklarını söküp attım, yere koyup rahat oynasın diye. Agırda birşey ama Çağrı'nın çıngıraklarından sonra gelen ilk oyuncagı olunca 4 - 5 aylıkken başlayıp evin içinde oradan oraya taşıya taşıya epey bi oynadı. Tangır tungur tangır tungur sürekli elinde. Kuş sesi, kapı sesi, karşılıklı paslaşan toplar dönen gece gündüz efekti, eski aterilerin cıkardıgı sesler hayvanlar ve el gücüyle itip döndürmesi gereken çiçek. Birde ayna var o arada sürekli kendini görüp öpüyordu. Yeter artık diye düşündüm ve bir ay önce arkadaşımın yeni doğan bebegine gönderdim. 

 4- kurbaga kule, büyüklü küçüklü diziyorsun 3 adet topu var atıyorsun içindeki deliklerden dönerek cıkıyor. Anlamsız gelmişti ama yinede aldım. Oturdum Çağrı'nın karşısına gösterdim. Aldı elimden yaptı, baktım ki baya baya diziyor atıyor oynuyor oyalanıyor. İyimis dedim, bir sure sonra sıkıldı koluna bacagına takıp gezmeye başladı evin içinde. Hayal gücü iste, ondanda sıkılınca basladı kaldırıp fırlatmalara. En son 3 yaşındaki arkadaşı bunu dizmeyi bir türlü başaramayınca Çağrı sinirlenip kızın kafasına vurmaya kalktı. Böylece Çağrı'nın böyle bir oyuncaga ihtiyacı olmadıgına karar verip ayırdım.  😃

 5- Merhaba ben sihirli arp, şimdi sizi müzikli harikalar diyarına götürecegim. Işıklar harika şimdi dokun ve yanan ışıkları yakala. Kaçırdın, tekrar deneyebilirsin. Gibi 8 kadar bi oyun özelligi var. Hayvan sesleri degisik esturumanlar ve cıkarcakları sesleri kendin belirliyorsun. Veya bırakıyorsun dımdımdım kendi çalıp duruyor. Rahatsız edici bir tonlamasıda yok. Bekledigimden cok cok basarılı bi oyuncak cıktı. Dedesine iş arkadaşı vermiş. 

 6- Küçükken hep piyano çalmak isterdim, haliyle görür görmez bunu almak istedim. Anası severde kızıda sevmeli degil mi 😄 bu arp gibi güçlü tiz bi sesi yok. Baya piyano calış modu ve kendi kendine çalan mod ve köpek fil at ve alkış dügmesi koymuşlar. Köpek kedi kuş olsa anlarımda taklit edilmesi zor ses olan fil ve ata anlam veremedim. Ama Çağrı onunda yöntemini buldu arpla birlikte açıp aralara fil sesi vererek ritim tutuyor. 

  7- Lego. Çocugun yaşı ne olursa olsun Lego en önemli oyuncak bence. ŞART! Her yaşa uygun büyüklükte lego var marka önemli degil. Ben başlangıc olarak cok büyük olmasa da normal boylarda 82 parca aldım. Fiyatıda cok uygundu. Benim cocuklugumda oynadıgım gerçek "Lego" marka legolardan sonra Çağrı'ya bu devirde bunu almak biraz haksızlıkmış gibi geldi ama az daha büyümesini beklicem. 
Şu sıralar sabah uyanınca ilk iş olarak bunları dizmekle ugraştıgı için küçük sıpam rahat rahat uyumaya devam edebiliyorum.

  8- Çek bırak oyuncaklar. Her markete girdigimde karşıma hareketli mini bi oyuncsk cıktıysa eli boş dönmek olmaz. Çocuklar haklı gidişleri çok güzel bir kere. Çağrı'nında dırt dırt dırt sürekli elinde havuzda da bunlarla oynuyor. 

  9- Bunun adı ne bilen var mı? Dın dın dın dınnn (x4) gibi tınısı cok güzel sesler cıkartıyor. "Aaa bunun adı neee bende alayım Çağrı'ya" dememle bizde iki tane var al bu Çağrı'nın olsun diyerek vermişti komsumuz sağ olsun. Oda bilmiyordu adını. Aldım geldim ama cubuklar gözüne gelir bi sakatlık acar diye güvenip veremiyorum henüz. Kontrollü olarak veriyor, görünce hemen seviniyor. Oynamayı bıraktıgı anda da kaldırıyorum sopalarını. Sarkı söylemek ve dans etmek dısında sanırım esturumanlarla igili bi birey olacak gibi. 

 10- Manyetik yazı tahtası. Mıknatıs özellikli oyuncaklar zararlı olsa da 90 ların oyuncagı malum alınmadan olmazdı. Kagıt kalem görevi görüyor bir kere. Bu Çağrı'nın ikincisi ilki cok kaliteli birsey olmasına ragmen ayaklarıyla böyle gayet güzel kırdı. Bunuda deniyor nasıl basardı bilmiyorum ama kalemlerin ucunuda kırıyor,, ki ben batar bi sakarlık yaparsa diye kalemlere guvenip vermiyorum. Üzerindeki damgalarla ciziyor siliyor gün içinde sürekli bu islemi tekrarlıyor. Onu öyle izlemesi en keyiflisi tabii.

 *Sizde böyle bir paylaşımda bulunup aşagıya link bırakabilirsiniz. 

25.08.2017

30 şarkı meydan okuması!


Öneri Makinesi Blogun başlattığı 30 meydan okumasına hep bi katılma istedigim vardı. Geciktim ama yinede  diger katılımlarımda da oldugu gibi her bir soruyu tek seferde cevaplamak istedim. Belki sizede hitap eden birşeyler olur diye özellikle Türkçe parçalar seçtim. 

1- Adında renk olan sevdiğin bir şarkı
 * Barış Manço -Gülpembe
Sen gülünce güller açar gülpembe Bülbüller seni söyler biz dinlerdik gülpembe
Sen gelince bahar gelir gülpembe Dereler seni çağlar sevinirdik gülpembe Güz yağmurlarıyla bir gün göçtün gittin sen inanamadık gülpembe
Bizim iller sessiz bizim iller sensiz olamadı gülpembe
Dudağımda son bir türkü gülpembe Hala hep seni söyler seni çağırır gülpembe

2- Adında sayı olan sevdigin bir şarkı (adında sayı olmasa da, bu sarkı hesap makinası gibi 😄)
 * Cüneyt Ergün- Bilinmeyen saat uygulaması
Hiçbir vücut ısısı değiştirmiyorsa mevsim normallerini
Sevmek de yok artık,
Sevmek yok artık Hiç kimseyi!
Sen yaz saati uygulaması, ben kış saati Ortak bi takvimimiz bile olmadı
Seni bir saat ileri almışlar, beni bir saat geri
Bu zamanlar yoksa bize düşman mı? Bilemem Aklın kimde kalır?
Bilemem Hatrın kimde kalır?
Bilemem Kimler sensiz kalır?
Bilemem. Hangi yol düz gider?
Hangi yol güze gider?
Bilemem aşklar ne için biter!

3- Sana yazı hatırlatan bir şarkı (çünkü her otelde bu çalıyor)
* Hande Yener -Bodrum
Keşkelerin olmadığı bir yerde yaşamak isterdim
Yalanların aktığı bir yerde susamak isterdim
Senin olmadığın ülkelerde yaşlanmak isterdim
Zamanının olmadığı bir günde buluşmak isterdim
Bana bu yere vize verecek kişi çok çok çok çok
Seni bana hep rezil edecek kişi çok çok çok çok

4- Sana unutmak istediğin birini hatırlatan bir şarkı
  * Tan - Kalbime Gömüyorum
karşımda resmin duruyor
günlerim sensiz geçiyor
bir ömür böyle nasıl sürecek dayanamıyorum..
zaman nasıl hızlı geçiyor..
gözlerim dolu dolu oluyor.
saatlerce bizi izlemeye doyamıyorum şimdi kalbimi mi beynimi mi dinleyim anlamadım ki ben şimdi neyleyim? seni çıkarıp içimden atamıyorum...
hayır hayır ama artık olmaz, bundan böyle yerin dolmaz.. seni çaldım kalbime gömüyorum.

5- Yüksek sesle dinlenmesi gereken bir şarkı
 * Simge -Yankı
Git sonuna kadar
Yok artık bir duyan umursayan
Oysa ki aşk ölene kadar
Diyordun ya hani yalan dolan
Eriyordum sensiz
Muma dönmüş kalbi Hiç görmezdin Niye neden neden neden?
Ve uzatmak yersiz Nasıl olsa yoldan döndürmezdin Niye neden neden neden?
Off
Veryansın edemem kadere
Sevdim bu benim meselem
Eğilsem bile devrilmem
Sor
Dönmezsem sebebi ne diye
Aydım iyiye kötüye
Gel gör ki çok zor
Bir süre o sancı Misafir bir yangı aman aman Sonra keder bırakır yakanı Derindedir yankı zaman zaman

6- Sana dans etme istegi uyandıran bir şarkı ( dans etme istegi yok bende 😒)

7-  Yolculukta dinlenilecek bir şarkı
*  Işın Karaca -Yetinmeyi Bilir misin
Yetinmeyi bilir misin,
Sana verdiği kadarıyla hayatın?
Hoş, bilsen de bilmesen de
Yara bere içinde bu yollardan geçeceksin Kazanmayı isterdim, kaybetmeyi değil Ama olmadı yar
Kendini kayırıyor her insan önce Bu yüzden aşka kıyar
Giderim, alışığım gitmelere
Direndi bu can ne bitmelere
Giderim, alışığım gitmelere
Gerek yok isyan etmelere

8- Bagımlılıklar hakkında bir şarkı
*  Rüzgar - Zifiri
Bak yine uyku yok gözümde
Zifiriyim bi yerlerde
Dur geri döndür beni sen de
Ölüm olsan götür beni de
İçtiğim şaraptı hayalin
Yakar bi cigara biterim
Dumanında yitip giderim
Sensiz kötüyüm beterim
Çıkmaz sokağın biriyim
Öksüz kaldım yetimim ben
Sönmüş ateşin külüyüm
Zindan oldum hapisim ben
İsmin dilimdeki ilk hecem seni çekerim

9- Seni mutlu bir şarkı
*  Hande Yener - Deli bile
Anlamam Dinlemem Ben Değişmem Sen Değiş
Başka Laf Bilmedin Böyle Gitmez Ki Bu iş
Belli Ki Sondayız Tarih Olman Çok Yakın
Tek Yöne Bir Bilet Al Ve Git Dönme Sakın
 Sen Anca Hep Kalp Kırarsın Aşk Senin Neyine
Bu Şarkıyı Sana Tuttum Aç Sesini Dinle
Deli Bile Deli Bile Deli Bile Veriyor Senden Daha iyi Kararlar
Deli Bile Deli Bile Deli Bile Ara Sıra Laf Anlar
Beni Bile Beni Bile Beni Bile Değil Asla Sen Kendini Avuttun
Beni Bile Beni Bile Beni Bile Aşktan Soğuttun

10- Seni üzen bir şarkı
*  Harun Kolçak ve Gülçin - Aglat Beni
Ağlat beni sana da bu yakışır
İnsan bu elbet bunada alışır
Bela oldun zaten başıma
Git gidişin aslında benim kurtuluşumdur

11- Dinlemekten asla bıkmayacagın bir şarkı
*  Ebru Gündeş ve Murat Boz -Gün Agardı
Gün ağardı bugün de ne geldi ne de aradı
Yanmaya yandı ciğerime sanki bıçak saplandı
Küskün müsün anlamadım
Bir gittin bir daha aramadın
Çok çabuk gözden çıkardın
Sanma helaldir sana hakkım
Gel gönülsüz de olsan
El yerine koysan
Ölür müsün bir hatır sorsan
Kork be Allah'tan
Sevsin bırak yüreğim uzaktan
Yüksünmem yanmaktan
Nasıl vicdanın rahat Kork be Allah'tan

12- Gençliginden (ergenliginden) bir şarkı (bu nakarat unutur mu, bu ve benzeri ömrümüzü yediler zamanında 😄)
*  Dj.Akman - Seninle ilk defa
Seninle ilk defa ölüyorum sana.... seni seviyorum. seninle yasamak istiyorum sonsuza !!

13- 80'lerden favorin olan bir şarkı
  Ayla Dikmen- Anlamazdın
Sevilirken bilmedin mi?
Ben söylerken gülmedin mi?
Falımizda hasret var, ayrilik var demedim mi?
Anlamazdın anlamazdın, Kadere de inanmazdın.
Hani sen acı veren kalpsizlerden olamazdın?
Dilerim ki mutlu ol sevgilim.
Ben olmasam bile hayat gülsün sana. Günahım boynunda, aglayan bir çift göz biraktın arkanda.
Kalbim bomboş kaldı sanma, Acılar geçer zamanla.
 Aska tövbe demem ben, Görürsün sevince yeniden.

14- Dügününde çalmasını istediğin bir şarkı
*  Kayahan & İpek Acar - Seninle Herşeye varım ben
Seninle her şeye varım ben
Sen benim uğurlu yolumsun
Yıldızlara yürürüm senle
Sen iste canım senin olsun
Sen her şeysin Canımı canına katabilirsin
Cayarsam senden beni şu ateşe atabilirsin
Sen sen benim için Teksin bu dünyada Meleksin bebeksin her şeyimsin benim
Yaşayamam sensiz yaşamam asla
Doyulmaz balımsın kelebeksin Sen sen benim için Sıcak bir güneşsin Bugünlerin yarınlarım her şeyimsin benim
Göstermesin tanrım yaşatmasın bana Nefes bile alamam yokluğunda

15- Yeniden yorumlanan (cover) bir şarkı
* Harun Kolçak ve İrem Derici - Gir Kanıma
Uçardım gönlümce seni görmeden önce yazılmış inan kaderime
Saçların dağılır aklımın yellerinde hiçbir rüzgar esmese bile
Vazgeçmem, geçemem seni ne zor buldum ben düşlerim çıkmasada yine
Gir kanıma Hani bekarlık sultanlık derdik
Yetti canıma yaşarım ben senle gir kanıma
Kararını ver artık beklemeden gel yazık
Vazgeçersen bu sevdadan eğer
Ne kadar çok aradım sonunda yakaladım
Unuttum yalnız geçen o günleri

16- Klasik müzikten çok sevdiğin bir şarkı. (Hiç alakam yok pas 😃)

17- Kraokede düet yapabileceğin br şarkı
*  Sezen Aksu - Şanıma İnanma
Benden çekiniyormuşsun
Bana göre değil hiç diyormuşsun Çok baskın çok iddialı fazla popüler buluyormuşsun
Peki benim de bir kalbim olduğunu
Senin aşkınla dolduğunu
Göz göze gelince mahvolduğumu
Gerçekten mi görmüyorsun
Aaaaa Gerçeği gözden kaçıran yarim
Aaah Eğriyi doğruyu şaşıran yarim
Aaah Aşkımla ruhunu şad ederken
Aaah Sonunda sabrımı taşıran yarim
Seni anlamıyor değilim inan ki
Yaşamak değil esaret sanki
Hadi benim kendi seçimim sonuçta
Gülü seven dikenine dayanır yani
Bu durumda kalbine danışacaksın
Neye nereye kadar katlanacaksın
O kadar aşkın varsa hemen gel kalbimde karargah kuracaksın!

18- Doğdugun yıl çıkan bir şarkı (tam yılı olmasa da o aralarda cıkmış cok sevdigim bir parça)
 * Şebnem Ferah- Vazgeçtim Dünyadan
Nerde sözler of nerde yüreğim
Ben de sevdim of sevmedi bilenim
Ver elini sonsuza al beni dünyadan of kalmadı sevenim
Yürekler alınmaz pulla parayla
Kim yenmiş kaderi duayla
Gelinlik giymeden, ışığı görmeden bebeğimden önce vazgeçtim dünyadan
Kaderi yenmeden, utandım kendimden
Daha sevilmeden vazgeçtim dünyadan
Nerden geldim of yolculuk nereye
Belki söyler of sorarsam kadere
Yok sevenim arzuyla
Mezarlar bile küsmüş of kadınca ölene

19-  Sana yaşamı düşündüren bir şarkı
*  Ferhat Göçer - Yıllarım gitti
Kimleri sevdik kimleri sildik
Kimleri peşine düştük genç ömrümüzde
Yüz göz olduk yar seninle, sözümüzü esirgemez olduk
Gençliğimi geri verseler bu kez en çok kendimi severim
Veririm o yari de, kime sevdirirse sevdirsin
Kimi öldürürse öldürsün
Kimi güldürürse güldürsün
Umurumda değil Kaşı gözü gül yüzü
Yıllarım gitti, Yıllarım gitti
Bir düşün niye geldik bugüne diye,
Kimlerin sözüne gittik genç ömrümüzde

20- Senin için anlamı büyük olan bir şarkı
* Ahmet Kaya - Kum Gibi
Martılar ağlardı çöplüklerde Biz seninle gülüşürdük Şehirlere bombalar yağardı her gece Biz durmadan sevişirdik
Acımasız olma şimdi bu kadar Dün gibi dün gibi çekip gitme Bırak da sarılayım ayaklarına Kum gibi kum gibi ezip geçme
Sonbahar damlardı damlarımıza Biz seninle sararırdık Aydınlanlansın diye şu kirli yüzler Biz durmadan şavaşırdık

21- Adında isim geçen bir şarkı
* Fikret Kızılok - Gönül
Bunca yıl herkesten kaçtın En sonunda buldum sandın
Ansızın içini açtın Yapma dedim yaptın gönül
Gözleri senden uzaktı Fark edilmez bir tuzaktı
Sana böylesi yasaktı Yapma dedim yaptın gönül
O bir yolcu sen bir hancı
Gördüğün en son yalancı
İçinde ki serin sancı
Gitmez dedim kaldı gönül
Sen istedin ben dinledim
Senden ayrı olmaz dedim
En sonunda bende sevdim
Şimdi beni kurtar gönül
Gözlerin bakar da görmez Ellerin tutar da bilmez
Gece gündüz fark edilmez Demedim mi sana gönül
Sabahın tam üçündesin Dertlerin en gücündesin
Hâlâ onun peşindesin Gitme dedim gittin gönül
Böylesi sevdiğin için Bir kördüğüm oldu için Ağlıyorsun için için Demedim mi sana gönül

22- Seni İleriye taşıyan bir şarkı
* Aydın Kurtoğlu -Yak
Ne kadar boş her şey alışınca yalnızlığa
Tükenince umutların sarılırsın gururuna
Bir elinde yanılgılar diğerinde gözyaşların
Yıkılınca hayallerin karışırsın yağmurlara
Değer mi boş yere kendini üzmeye
Hayat senin ellerinde
Ne varsa kalbinde yak gitsin anıları
Bir değil bin kere geçtin o yolları
Kim geri getirecek kaybolan yılları Söyle

23- Herkesin dinlemesi gerektiğini düşündügün bir şarkı
*  Zülfü Livaneli - Kan Çicekleri
Topraktan mı sürmüş candan mı kopmuş
Açar yediveren kan çiçekleri
Türkü mü, şiir mi, ağıt mı yoksa
Açar yediveren kan çiçekleri
Bölük bölük olmuş çaylar dereler
Hiçbiri denize varabilmezmiş
Duvarların dibinde bir yaralı gül
Gülleri solduran gülebilmezmiş
Bu şehrin üstünü duman sis almış
Tomurcuk çiçekler kana belenmiş
Dağlar çiçek açmış, usta dert açmış
Umudun goncası kan çiçekleri

24- Dagılmamış olmasını dilediğin grupdan bir şarkı
*  Manga - Hani biz
Hani biz mecazi aşkların buruk özlemiydik
Hani biz her gün ilk kez gibi sevişirdik
Şimdi sabahları neden bir tek kelime bile etmez olduk
Işıklar söndüğü zaman sırtımızı dönüp uyur olduk
İstersen ağla istersen bağır, döndürebilsek bile zamanı geriye
Aşk bitmiş be aşk, pas tutmuş hazlar
Yarınsız dünlerle nereye kadar
Hani biz hiç kimseye öyle benzemezdik
Hani biz hiçbir şeyi bizden gizlemezdik
Şimdi herkes kadar kolay bir bir yalanları süsler olduk
Çırılçıplak yan yana küsmez barışmaz olduk

25- Artık hayatta olmayan sanatçıdan bir şarkı
*  Murat Gögebakan - Gülmedi Talihim
Gülmedi talihim gülmedi gitti
Ömrümün baharı kış oldu bitti
Rüzgarlar önünde yaprak gibiyim
Her gelen kalbimi kırdıda gitti
Allahım bir yol göster bana
Gülemedim ben aşktan yana
Bana aşkından bir zerre ver İçeyim onu ben kana kana
Gülmesin talihin gülmesin gitsin
Ömrünün baharı kış olsun bitsin
Rüzgarlar önünde yaprak gibiyim
Her gelen kalbimi kırdıda gitti

26- Aşık olmak istemene yol açan bir şarkı
*  Elif Turan - Aç Kapıyı Gir içeri 
Bugünlerde bir şeyler oluyor bana acep neden
Yalnızlık geciyor gönlümdeki ıslak caddelerden
Bakarsan buğulu penceremden
Dünyam kapkaranlık neden bilsen
Ac kapıyı gir içeri gönlüm bekliyor seni
Banane şu yalan dünyadan yanımda sen olmazsan
Gözlerim kapanmaz seni sinemde uyutmazsam
Sevmeyince hayat bomboş dedin Yaşamayı bana sen ögrettin
Aç kapıyı gir içeri gönlüm bekliyor seni
Gözlerim kapanmaz seni sinemde uyutmazsam
Sevmeyince hayat bomboş dedin
Yaşamayı bana sen ögrettin
Aç kapıyı gir içeri gönlüm bekliyor seni

27- Kalbini kıran bir şarkı
*  Burcu Güneş -Aşkın Beni Baştan yazar
Meğer onun gelicem dediği kalbimin sevgimin hakkından gelişiymiş
Meğer onun dönücem dediği verdiği sözlerden yeminlerden dönmekmiş
Meğer onun alıcam dediği en sonunda benim günahımmış
Geceler usandı acılar usandı
Çığlıklar usandı şarkılar usandı
Ondan ne kaldıysa kalbime dolandı
Bekliyorum gelsin bir tek canım kaldı Ateşe verseler dünyayı kaç yazar
Yanmadı kimse böyle benim içim kadar
Çekip gitsem bir gün silinsem dünyadan
İnan ki aşkın beni baştan yazar

28- Sesini çok sevdiğin şarkıcıdan bir şarkı
*  Merve Özbey - Helal Ettim
Ayrılığın günahı, aşkın sevabı büyük.
Senden kalan acılar, sanma ki gönülde yük.
Kalma gitme sorgusu bölük bölük,
Bendeki bu yürek, senin bile korkundan büyük!
Giremedin neden gönül yoluna?
Böylesi sevdayı feda ettin.
Benden yana olan kalsın yanına,
Ben sana hakkımı helal ettim.
Bilemedin değer aşkın uğruna,
Böylesi bir kalbi heba ettin.
Benden yana olan kalsın yarına, İstemem hakkımı helal ettim.

29- Çocuklugundan hatırladıgın bir şarkı
*  Fatih Erkoç - Ellerim bomboş
Senden ayrılmadan önce bilmiyordum hiç, hayatın anlamsızlığını
En güzel şeylerin bile yavan kaldığı aklımın ucundan geçmezdi.
Senmisin bu hallerde olmama sebep
İnanmak gelmiyor içimden
Oysaki durmaksızın süren kavgalar meğer aşkın cilveleriymiş.
Ellerim bomboş yüreğimde bir sızı
Ateşe atılmış bir demir gibi kor hala
Ellerim bomboş gözümde yaşlarla
Güneşin kavurduğu bir çöldeyim

30- Sana seni anlatan bir şarkı
*  Sagopa Kajmer - Ben Hüsrana Komşuyum
Benim sermayem çift el, çift göz , karamsardan varan harbi doğru söz,acılarımsa köz ah benim bu sisli yollarım, vay benim körpe ellerim , kara saçlı başım ,dara düştü yarım .Bazen bıktım ,aslen yıkıldım ve daldım derinlere sığdan yıldım ,beni toplasan 30 şirin yıldım , sabreden dervişin muradına vardım.Bitmez kaderin uzun yolu , gidilemez tek binekle , içine sinmiş korkak çocuğu ileri doğru itekle , burada beklemekle sanma kalıcısı ya pekte bak kaç milyar insanın yaşam bayrağı direkte!... Bu ses benim dinle!...dinle!..dinle!...Uygunsuzca gidişlerim yolunu kesen haydut benim,bildiklerimden eminim yaptıklarıma kefilim gidenlerime vedayım gelenlerime mirim...

Denedim olmadı , çabalarımın sonu nihayete varamadı ben hüsrana komşuyum , yolları gözler meczubum uykum kaçtı , iflasın eşiğine battı , bu suçsuz gözlerime hesabım ağırdır , vardır şerrim de velâkin kalanım hayırdır.

Bir tane de ben ekleyim' hediye gelen şarkı?
* Gökhan Tepe- Seninle her yere
Dağılmışım yine derdinle bu gece
Toplanma ihtimal yok
Hüzünde Şarkılar demlenmişim yine
Senin benden haberin Yok
Saymıyorum bu zamansız hasreti
Yalnız kalmak kader değil
Korkmuyorum göze aldım her şeyi , canımın canı senden başka yerim yok
 İnan Bana...
Ne dost tanırım ne düşman gözümde
Bir hak bilirim bir de aşk içimde
Hayat dediğin geçiyor seviyorsan söyle
Düşünmeden koşar gelirim, seninle her yere!!!

21.08.2017

Seyahat çantamda ne var?

Çağrı madem annesine özenmiş, bence artık bezlerini kendi taşımalı.

  Merhaba çantamda ne var video ve yazılarını hem merak hemde fikir edinebilmek açısından meraklı biri olarak uzun zamandır böyle bir konuya değinmek istemiştim. Üstelik her fırsatta söylediğim gibi "çantaları" "çanta takmayı" sevmeyen ne kadar çok eşya o kadar hamalık prensibiyle yaşayan biri olarak! Bir bebek annesi olarak bile hala düzenli olarak çanta taşımamak için çözüm yolları arıyorum. bu durumda günlük çanta mantığından uzakta acil durumlarda bir iki günlük seyahatlerde yanımda ne taşıyorum o çantanın içinde hazırda beni bekleyen şeyler neler onlara bi değineyim istedim.


  Sırt çantasını taşıma kolaylığı açısından kendi mi bildim bileli çok seviyorum. Abartmış olmayayım bu yaşıma gelene kadar onlarca çeşit markadan farklı farkı minimum 100 adet çantaya sahip olmuşumdur. Tabii ki çantaya para vermiyorum. Babam bu işin içinde bulunduğu için ben istemesem de her an farklı bir model çantaya sahip olmam mümkün. Fakat ben yıllar için her zaman sevdiğim insanlara eli boş gitmek yerine bu çantaları hediye etmeyi tercih ettim. O nedenle bu yıl sadece sırt ve bavul tipi olmak üzere iki ayrı çantaya sahip olup uzun süre de yola bu ikisiyle devam etmeye karar verdim. 
  Gelelim çanta düzenime; daha geçen ay bi arkadaşımın çantasından çalan telefonu çıkartabilmek için dakilarca cebelleşmiş bulamayıp pes etmiştim. Bu yüzden hayatımın her alanında olduğu gibi eşyaları guruplara ayırıp belli düzende ilerlemeyi seviyorum.


  ilk olarak' Huggies ıslak mendil. bu ıslak mendile olan sevgimi her seferinde dile getiriyorum. Kızım için kullandığım gibi manyak çıkartmada müthiş müthişş müthişşş! o nedenle bile olmalı. Dene bunu kutusundan çıkan tester duş jelini el sabunu olarak çantamda bulunduruyorum ve tabii ki Selpak mendil. 

  Şarj aletim i-pad ait bir uzun kablo aslında ama bu uzunluğu sebebiyle telefonuma da kullanıyorum. bu büyük zarf şeklindeki çantayı ise sırf şu koca tableti koyacak bir şey bulamadığım için aldım. Görüntüleri telefonumla çektiğim için kabını cıkarttım :) sembolik olarak da olsa olmaz sa olmazlardan. Hala Note 2 kullanıyorum. telefonda büyüklük benim için gerçekten önemli. niye derseniz körlük derecesinde miyopum! Parfüm Avon İncandessence ' yıllardır uygun fiyatlı parfümler arasında en ama en çok sevdiğim. Evden çıkarken keyfime  göre farklı farklı parfümler sıkıp çıksam da bunu çantamda taşımayı seviyorum. Alerjim olduğu halde beni rahatsız etmeyen tek parfüm buysa bence kimseyi rahatsız etmeyecektir diye düşünüyorum.


  Cüzdanımda kimlik kartlar vs. dışında küçük bir not defteri ve kalem taşımayı seviyorum. bütün bilgiler şifreler numaralar okunacak kitap listesi alınacaklar vs hep bu deftere yazıyorum. 
Mavi kareli boş bez çanta Çağrı için kullanıyorum. Çıkmadan hemen önce 5 adet bez koyuyorum içerisine. Fuşya çiçekli silikon çanta, 2014 yılında Flormarın yılbaşında yapmış olduğu yarışmadan kazanmıştım. İşin komik tarafı ödül "makyaj seti"ydi anca gelen bu çanta ve içerisine zoraki sıgdırdıkları iki oje bir tekli far rimel bazı ve kalem rujdu :D  paketi alanların surat ifadesini tahmin edersiniz herhalde bende çok şaşırmıştım :) içerisinden çıkanlar asla kullanmayacağım renkte ve ışıltıda olduklarından bi arkadaşıma vermiş olsam da çanta bende kaldı. Günlük hayatta tam anlamıyla makyaj yapmadığım için içerisine acil durumlarda kullanırım diye rimel, ruj, kapatıcı, el kremi, lip balm ve bb krem bulunduruyorum :)


  Son olarak kulaklık, selfi cubuğu (Çağrıyla resim çekmeye çalışırken çok yardımcı oluyor), kendime ve kızıma yedek toka, zımbız ve ip ayrılmaz parçalarım olur. diş macunu fırça ve Sudo krem. acil durum kurtarıcısı. Bu kreme de Çağrı bahane en çok ben kullanıyorum bence. Eee birde numaralı gözlügüm ve temizleme mendilleri. Lise yıllarımdan beri gözlük takmaya alışamadık. Toplasam 10 kere bile takmadığım için artık burnumun ucunu bile göremiyorum.  :)  Pembe beyaz kapsülü unutuyordum. Kendim için ağrı kesici Çağrı içinse fitil var. çocukların ateşinin ne zaman nerede çıkacağı hiç belli olmuyor bu yüzden şuruptan bile pratik fitiller. Çünkü zaten doktoru üst üste bile atılabildiğini zararsız oldugunu söylemişti. üstelik daha çabuk tesir ediyor. Benden  bu kadar. 
 Birde 2014 de instagram da #çantamdanevar tag için şöyle bir resim eklemiştim. Ben unuttum gitti de, 2 gün önce tesadüf insangramda yine bu tagda gezerken kendi resmime farklı bi hesapta rasladım. üstelik benim resmimle aynı alanda bi yarışmaya katılmış. Özel eşyalarımı başkasının hesabında görmek hiç hoşuma gitmedi. Rahatsızlık duydum gerçekten. Ortada bir emek yok belki ama insanların özeline saygı duyulsa bari... Keşke...

Not: birde artık abur cubur taşımıyorum çantamda hıhh, kendimi tebrik mi etmeliyim? Çikolatan nefret ediyorum da ! o la laaaaaaa

1.08.2017

Can Dostlarım

   Toni evcil hayvanımız değildi. Badi ise ilk evcil hayvanımız değildi.. Henüz 9 yaşında olmama rağmen öncesinde 1 kedi 2 köpek 2 de papağan sahibi olmuştuk. 
   İstanbul'dan Antalya'ya kalıcı olarak göç ettiğimizde yüksek binalardan kopup bahçeli eve yerleşmiş olmamız bu durumu avantaja dönüştürerek hayvan sahiplenme gibi bir düşüncemiz de yoktu. Çünkü biz hayvan sahiplenmeyiz, hayvanlar bizi sahiplenir.

   Taşındığımız eve yerleşir yerleşmez tam üç ayrı komşumuzun köpek sahibi olduğunu görmek bizim için tam bir eğlence kapısı olunca ben bahçede tüm sempatikliğiyle dikkatleri üzerine çeken Kaniş cinsi Melisa ile çoktan aşk yaşamaya başlamıştım. Abim ise tam karşı bloktaki Boxer cinsi Efe' ye bilardo toplarını parçalatmakla meşguldü. Eeee bizim neyimiz eksik herkesin köpeği var diyen üst komşumuz Toni ismini verdiği minik uzun kulaklı sarı yavruyu çoktan sahiplenmişti bile. Çiş eğitimi vermekle uğraşan Natalie ablanın sinirleri gevşeyince gizlice koltuk arkasına işeyen Toni'yi çaktırmadan gülerek izliyordum. Birlikte bir aile gibi olduğumuzdan Toni'de artık bizim evin demir başlarından sayılırdı ancak sanırım tam olarak 1 ay bile olmamıştı. 

  Oğlu Andrey kıreşten döndüğünde benim kollarımda yeterince şımarmış olan Toni aniden kreş arabasının olduğu yöne doğru karşı şerite fırlamış bulundu. Haliyle onunla birlikte kendimi arabanın altına atmış yine de Toni'yi çarpmadan kurtaramamıştım. Kucağımda can verdiğini hatırlıyorum da.. Buz kesmiştim. Sonrası site sakinleri koşuşturmalar, uğultular, "Salihhhh Salihh köpek için çok erken demiştim" diye tepemde dövünen Natalie abla. Kucağımdan zor bela yere bıraktığım Toni için veteriner değil gömecekleri yeri konuşuyorlardı artık. Ve her yer kan olmuştu. Neyse ki ben bu olayı yine de pek anımsayamıyorum. 

  Aylar sonra benzer bir köpek bulan abim boş bir dairenin balkonunda gizlice ona bakınca okul dönüşü sesini duyarak onu orada keşfetmeme sebep olmuştu. "Anne birisi karşı bloğa köpek bırakmış sanırım evde yoklar orada ne yiyip ne içiyor ki gidip bir şeyler vereyim" dememle abimin foyası orataya çıktı ve Badi artık bizim evin köpeğiydi. Haliyle üst komşumuzun da olunca iki aile iki yandan beslediğimiz Badi'nin obez olup hantallaştığını hatırlıyorum. Sonrası aile abartmanına taşınmamız ve tam yerleştikten sonra ev sahibinin evde köpek istemiyorum demesi. En son abimin arkadaşımın villasına götürüyorum diyerek götürdüğünü hatırlıyorum. Eminim bizden sonra daha iyi bir hayat yaşamıştır. 

  İki sene sonra ev yaptırdığımızı öğrenip yeni kalıcı evimize taşınır taşınmaz Babam siyah beyaz uzun tüylü 7 tırnaklı dünya sevimlisi bir köpeği kutudan çıkartarak "Al bakalım bunu bir güzel yıka" demişti. 

  Yolda peşine takılmış dayanamayıp alıp gelmiş babam. Hemen aşılarına başlayıp karnesini sevinçle çıkarttık, nihayetinde bebekti ve evimizin neşesi olmuştu. Babamın günlük kasaptan aldığı kemikleri kaynatıp etlerini sıyırarak annemin bu yavruyu el bebek gül bebek baktığını hatırlıyorum.
   İnsancasına her yaptığı değişik harekete gülüp eğleniyorduk. Bebek ya yeni şeyler keşfediyor oda. 7 aylık olduğunda mutfakta uğraşırken içeri bir hışımla girdiğini ağzından salyalar aktığını görünce "eyvah Pino eti sıcakken yemiş!" diye bağırmıştım. Arkamda ki masaya dönüp baktığımda ise usul usul duran etleri görünce onunla alakası olmadığını anlamam uzun sürmedi. 

  Tekrar Pino'ya baktım gayet sakin anlamaz gibi yüzüme bakıyordu. Bir kaç gün geçti Pino'nun ani gelen salyalarının sebebini konuşurlarken duydum. Ben bu durumla tekrar karşılaşmasam da, kuduz benzeri bu ağız akıntısının sebebi Epilepsi hastalığıymış. Nasıl olur ya!? olsak ta hemen tedaviye başlandı. Ancak bu krizler günden güne sıklaşıyordu. Sıklaşıyor sıklaşıyor ve daha daha sıklaşıyordu. Beş dakika da bir kendini kaybeden Pino'yu artık arka bahçeye bağlamış karantina altına alır gibi herkes den herşeyden uzaklaştırmışlardı. Ve bu süre de Pino'nun kriz geçirdiği her an kafasını arkaya doğru kasıp ağlayarak acı çekmesine dayanamayıp ağlıyordum. 
   Her gün veteriner geliyor gidiyor günden güne kötüleşiyordu. Ağlaya ağlaya yalvarıyordum Allaha ne olur iyileşsin diye. Bir hafta boyunca kriz geçirmediğini fark edince düzeldi sandık ve Pino tam özgürlüğüne yeniden kavuşacakken çok şiddetli krizler geçirmeye başladı.

  Bir sabah annem beni komşuya gönderdi ve ben çağırana kadar sakın gelme dedi. Komşunun kızlarıyla oturken annesi uzun saçlı genç bir adam geldi size diyince anladım bu veterinerdi. "Bu durum size de hayvana da zarar, iyileşmeyecek daha fazla acı çekmesine izin vermeyin" dediği için o gün Pino'nun uyutulmasına karar vermişler. Balkondan baktım babam ağlaya ağlaya bahçenin bitimindeki boş ormanlık alanda çukur kazıyordu. Veterinerin arabasına binip gittiğini görünce eve doğru koşmaya başladım. Pino'yu gömmüşler ve her yere kireç döküyorlardı. Bundan sonrası hep ağlamalı... Taşındığımız bu yerde insanlar hayvanları gözü kapalı öldürdükleri ve nefret ettikleri için "ıyy manyak mı bunlar" bakışları altında umursamadan istemsizce ağladık. 

PAŞA ve KITMİR
  Sonra bir daha köpek istemiyorduk ya, babama çok kızdık çok. İs-te-mi-yo-ruz! Bir sene sonra babam aynı vaziyette tekrar gelince annem bastı çığlığı. Götür bunu istemiyorum! Turistlerin peşine takılmış gidiyordu çok tatlı dayanamadım aldım. Cinsi belirsiz sarı bir sokak köpeği. Babam ismini koymuş bile Paşa!
  Bu Paşa evimizin harbiden Paşası oldu. Hiç bir hayvanda keşfetmediğimiz şeyler keşfettik bunda, konuştuğumuz her şeyi anlayarak dinliyordu. Gerçek bir adam beyefendi edasıyla ailemize çok çabuk uyum sağladı. Bahçe kapısının kapatılmasından hiç hoşlanmıyordu mesela. İstediğinde keyfince gidip çıkabilmeli, artık evde git kapıyı kapat diyemiyorduk. Duyduğu anda gidip kapının önünde oturduğu için annem gözüyle işaret ediyordu git kapat diye onu bile fark ediyordu.

  İnat işte, günlerce gidip eve gelmediği de oldu, küstüğü de. Nereye oturacaksa paspasını oraya serer öyle otururdu. Ateş gördügünde mangal yanacak diye başında dururdu. Öyle bir de fedakardı ki, sokak köpeklerini, bakımsız olan ne kadar canlı varsa bahçeye alır tabağını önüne iter ikramda bulunurdu. Günlerce bu yüzden ağzına lokma koymadığını biliyoruz. Sonuna kadar verir, biz verdikçe o verir yalvar yakar zorla bir lokma ağzına koyamazdık. Yemeyip yedirirdi yani.

KİTMİR dagılan çamaşırlarımın üzerinde
   O arada veterinerimiz bizi arayıp elinde çok güzel bir Doberman yavrusu olduğunu söyleyip zorla bize verince sahiplenmiş bulunduk.

 Paşa'nın tam aksi kıskanç bencildi. Bir de gözünü dikip suratıma dövecek gibi bakması ilk kez bir hayvana ısınamadığımı anlayıp hayretler etmiştim. "Yaaaa sen nasıl bir köpeksin, gitsene yanımdan" diyip durunca, Kıtmir ismini verdiğim bu hanımefendi benim bir dediğimi ikilemez oldu. Evdeki herkese tın tın. Ben kalk oradan şuraya otur desem saniyesinde kabulü. Yemeği önüne koyup "Ye" demediğim sürece ağzının suyunu akıta akıta izler sabırla "ye" dememi beklerdi.
  Sesimin tonundan nasıl davranacağımı önce den bilirdi. Artık hal böyle olunca bizimkiler tamam dedi, bu sekil devam et bizi dinlediği yok nasılsa birimiz söz geçiremezse zaten bu köpeğe bakamayız. Güç yetiremeyiz yani...

  Büyüdükçe güçlendi hırçınlaştı. Kedi geni taşıyan bir tür olduğu için her ne yapacağını kestiremezdikte zaten. Baya kedi gibi davranırdı yani. Evin içinde ses çıkarmadan parmak uçlarında yürür, sürünür. Hatta arkadan yavaşça yaklaşsa nefesini bile duyamazdık. Masada insan gibi oturup yemek yerdi. Kızsakta! bu konu evde hep tartışmaya sebep oldu. Kıtmir Sen bir köpeksin in o sandalyeden! O arada tabaktaki yemeklerimizi çok kez mideye indirdi tabii.
 
EFE
Paşa bu süre de Kıtmir'e hep annelik etti. Kıtmir de büyüyünce hep onu korudu. Bir gün sokak köpekleri saldırıp Paşa'nın baldırından bir parça koparınca eve ağlayarak gelen Paşayı gören Kıtmir delirmişti.
  Bütün köpekleri parçalamak istiyordu, yapardı da bu yüzden kaçmaması için bütün gece depo da kapalı tutmuştuk. Paşa 3 sene sonra bir gün hiç gelmedi eve, günler haftalar aylar iki yıl boyunca umutla aradık.
 Bir gün hep döner gelir umuduyla da bahçe kapısına bakıp durduk. Oysa bizimle yaşlanacağını sanıyorduk. Çünkü kaybolmadan önce kanseri yenmişti.
  Kayboluşunun ardından Kıtmir nasıl başardıysa bize sürpriz yapıp yavruladı. kısırlaştırmayı hiç düşünmemiştik onu ama eşleştirme gibi bir isteğimiz de yoktu. Geldi mi bize 12 tane topaç gibi Doberman ve Rodwaydır yavruları. Hepsi bir birinden farklı karakter de ve  güzellikte.

  Başta çok eğlenceli olsa da yavrular büyüdükçe işler karıştı. Üçüncü ayda sahiplendirme çabalarına girdik. Eee birini de biz almalıydık ama hangisini? Sonunda içinde en ağır başlı en pasif en kırma olanını pofuduk cinsi belirsiz ayı yavrusu gibi sevimli yumuş yumuş olan oğlanı seçtik. Evimizin paşası bu olabilirdi. Bu yüzden ona Efe dedik. 
  
CABBAR
  Doğumdan sonra Kıtmir dogum hastalığı geçirdi. Annem babam günlerce geceleri nöbet tutmuştu başında. ateşi bir anda tavan yapıyordu çünkü.   Sürekli soğuk suya sokmaları gerekiyordu. Bu haslıkla birlikte beyni sulanan Kıtmir bunadı. Biz dahil her şeyi unutmaya başladı. Böylelikle Kıtmirin bakımı daha da zorlaştı. En çokta kural tanımaz halleri zorladı bizi....
  7 yaşına geldiğinde Efe artık 3 yaşında ve Kıtmir kaybolmuştu. Kıtmirin yokluğuyla birlikte Efe yemez içmez oldu ve oda hastalandı. Uzun bir süre tedavi oldu ve ne tam olarak iyileşemedi.
  Benim artık evlendiğim sıralarda veteriner çok yaşamaz ölür diyerek tedaviyi kesti. ve birgün kuaför salonunun önünde sahibini bekler gibi sakince duran Pitbull cinsi köpeğini görüp sahiplenmemizle her şey değişti.
 Bu duruma çok kızsam da eşim bu köpeği sadece üreme amaçlı kullandı. Çok sevdiği "Çiko" dediği pitbull cinsi köpekle eşleştirip yavruları büyüdükten sonra 3 yavruyla birlikte anneyi de verdi.
  Bizim zorumuzla içlerinden en sakin pasif olanını seçmek zorunda kalmıştı. Adına da Cabbar dedi. İsmi bile saçmalık ya..., adamın her yaptığı bir tartışma sebebi oldu ama olsun bu ismede alıstık. Evin yeni bebeğini çok ama çok sevdik.   Efe de öyle, renk geldi can geldi. Ömrüne ömür kattı adeta. Tıpkı Paşa gibi olan Efe Cabbarı anne gibi koynunda sırtında büyüttü. Isırmalarına çekiştirmelerine yaptığı tüm yaramazlıklara boyun eğdi. Birbirlerine öyle bir yoldaş oldular ki, Efe şuan 12 Cabbar ise 6 yaşında. Cabbar'ın sözde sahibi olan kişilikse zaten ona hiç bakıcılık etmedi. Annem büyüttü yani, işin sağda solda hava atıp Pitbull'um var deme kısmını ise bu şahıs üstlendi.  Giderken de götürmedi tabii.
Şuan Efe ve Cabbar bizimle. 


Ayrıca Kediler ve Köpekler adlı yayınımı okumayı unutmayın. :))

31.07.2017

26'

Geçmişime dair kimseyi istemiyorum hayatımda. Hiç kimseyi...
Yep yeni ben olmak istiyorum mesela, herşey farklı. Herkes farklı...
Yeni insanlar yeni hayat, hiç tanımadıgım yabancı yüzler, nefis bir şehir. Hepsi bambaşka...
Yeni bir kimlik, yeni hisler, yeni düşünceler. Herşey o...
Eli elim, nefesi nefesim.
Kararsızım da galiba...
Çok şey mi istiyorum? Bilmiyorum.
Bekliyorum hep bekledigim gibi.
Tek bir farkla, bu kez yorgunum...

23.07.2017

Huggies Little Swimmers Almayın!

 
  Huggies Little Swimmer mayo bebek bezi tam bir fiyasko! Yazıma direk böyle girmek istedim çünkü bu para tuzagına düşmenizi istemiyorum. Soruyorum, mayo bebek bezi denince aklınıza gelen şey nedir? İçine su almayan yani şişmeyen bir bebek bezi olabilir mı? Bu düşünceyle yola cıkıldıgında aklıma havuzda takılan saç bonesi mantıgı geliyor. Dışı laylonumsu dış bariyerler ona göre ayarlanmış vücuda oturan sızdırmayan "bebek bezi". Bu mantıkla da aldıgı parayı kurusuna kadar hak etmesi gerekirdi. Ama yanıldım! İlk izlenim olarak gayet güzel. Yumuşacık, kusursuz görünümde harika bir tasarıma sahip. Kilot sistemiyle de giydirip cıkartmak oldukca pratik. 
 Tatilin baş kentinde yasıyor olsam da, evde oyun havuzunda oynarken giydirip Çağrı'nın bu süre de rahat edebilmesini hedeflemiştim. Bunu alana kadar zaten normal bezle evde sorunsuz dolaşmıştı. Tam anlamıyla bezin şiştiği zamanda zaten oynamayı bıraktıgı için degiştiriyordum. Ancak bu bezi büyük bir hevesle almış olmama ragmen karşılştıgımız durum hepimizi şok etti. Bu bez suda şişmiyor evet, çünkü emmiyor! Yani içide dışı da aynı! Bütün gün altı bezli sanarak dolaştırdıgım bebek eve işeye işeye dolaşmış!  Akşam üzeri tüm koltukları silmek durumunda kaldım. Abimin uzerine isedi ve Çağrı'ya dokunan herkes üzerini degiştirmek durumundaydı. Sonuc, normal bez giydirin o bile daha iyi. Normal kilottan hiç bir farkı olmayan bu bezin 12 adetine boş yere 18 tl para ödeyip rezil oldum.
 Denizde gayet iyi oldugu yorumlarını okudum, evet olabilir. Deniz kum güneş gün boyu size ıslaklık hissettirmeyebilir. Büyük tuvaleti maskeleme yönünde olumlu düşünceler de olsa sıfır emiciligi oldugu için bu konuda da malesef başarısız. Almayın o kadar netim bu konuda! Alın naylon kilot geçirin bebek bezinin üzerine o bile daha rahat ettirir. 
 Heee birde tahmin edersiniz ki emmedigi için, ilk kullanımda pişik kızarıklık alerji yolunda kırmızılıklar oluşmaya başladıgını söylememe de gerek yoktur herhalde. 👎😒

*******
Edit : aynı işlemi gören çocuk mayosu, Story baby Türk malı fiyatı sadece 6 lira. İç yüzey naylonumsu su tutunca pislikten arınabilir bi yüzeyle kaplanmış. Ayrıca yanında tamamen naylon olanıda satıştaydı. Fiyatı 4 tl di. Bel ve bacak dikişleri lastikli kavrayabilir sekildeydi. Bence normal bezin üzerine giydirilerek kullanılabilir. Anneme uyup onu degilde bunu aldıgım icin pisman oldum gibi ama ilk fırsatta alabilirim. 😊

14.07.2017

LR Aloe Vera Acil Yardım Seti


  Yaz aylarının gelmesiyle sıcaklara hiç dayanamayan Çağrı'nın isilik çıkarması beni Aloe Vera Jel arayışına itti. Özellikle iş hayatımın son yıllarında keşfedip her yere her şeye kullanmıştım bu jelleri. 
Google da ararken LR ürünleriyle karşılaştım ve zaten LR danışmanı olarak ilk aklıma arkadaşım Serap geldi. İsiliği filan geçtim (isiliğe gül suyu fayda ediyormuş) ne alayım dedim hemen bu üçlü seti önerdi. Kozmetik değil tabii ki, ilaç gibi düşünün gereken durumlarda sonuç alana kadar düzenli olarak kullanacaksınız. Kendisinden bu ürünü satın almadım direk üye oldum bir kaç gün içinde ürünler kapıma kadar geldi. Kullanım talimatları biraz karışık gibi, nette baktım herkes aynı açıklamaları yapmış olsa da ürünlerin kullanım şekilleri Serap'ın kendi açıklamasını aynen aktarıyorum.
---------------------------------------------
Ayrıca Serap'ın blogu Makyaj Çarkı'na buradan  İnstagram için @makyaj_carki
Facebook Güzellik sayfası için buraya  kendisinin doğal güzellik yöntemlerini mutlaka incelemenizi öneririm.'
Ve LR ürünleri hakkında youtube videolarını izlemek içinde buraya tıklayın, abone olmayı unutmayın.
--------------------------------
Ürün detayları şöyle:

1- Yara, yanık, çarpma , burkulma, morarma: Sprey, konsantre ve propolis sırasıyla istenilen ve ihtiyaç duyulan sıklıkta kullanılabilir.

2- Kaşıntı, sinek ısırması, cilt alerjisi: Sprey ve konsatre yeterli, istenilen sıklıkta kaşıntıyı gidermek için kullanılır.

3- Nasır ve topuk çatlaklarında: Gece yatmadan önce sprey konsantre ve propolis sırasıyla nasır ve çatlak olan bölgeye uygulanır çorap giyilerek yatılır.

4- Uçuklarda: Propolis krem uçuklu bölgeye sıkça sürülür, özellikle uçıuk çıkacağını hissetiğinizde uygularsanız çıkmadan söndürebilirsiniz.

5- Hemoroid: Konsantre jel alüminyum folyoya sıkılır ve fitil şeklinde rulo yapılarak buzlukta dondurulduktan sonra fitil olarak kullanılır.

6- Cilt lekeleri, sivilce izleri, güneş ve hamilelik lekeleri: Sprey ve konsantre sadece geceleri bu sırayla sürülüp yatılır.

7- Ayak ve tırnak mantarı: Microsilver ayak kremi öncesinde sprey kullanılır.

8- Hafif egzamalarda: Propolis krem çok iyileştiricidir. Özelikle eller su ve sabunla yada soğukla temas etttikten sonra propolis kremi kullanmak çok etkilidir.

9- Sedef hastalığı: Sprey, konsantre ve propolisi sırasıyla kullanarak büyük ilerleme gözlenmiştir.

10- Pişiklerde:  Propolis pişik kremi olarak kullanılabilir.

11- Yüz ve vücuttaki kılcal damarlarda: Konsantreyi buz dolabında soğutarak uygulamak etkilidir.

12- El Kremi olarak: Propolis özellikle aşırı kuruluk problemi olan eller için uygundur.

13- Saç dibi eğzamaları: Microsilver şampuanla birlikte duş sonrası saç diplerine  sprey uygulanır.

   Benim kullanım alanım 6'ıncı sıradaki yüze uygulayıp yatmak yönünde olanacak, güneş lekeleri için kollarıma aynı şekil de mide rahatsızlıklığı yüzünden daha önceden oluşan abimin sırtındaki lekelere uygulayacağım. 1 numarada da, yara yanık çarpma morarma, 2 numara da kaşıntı sinek ısırması gibi durumlarda 10 numarada gerekirse pişik olma durumunda Çağrı için kullanmayı düşünüyorum. Özellikle yaz ayları için gerçekten kurtarıcı bir set olabileceğini düşünüyorum bu yüzden sonuçları merak ediyorum.

 Üyelik durumunda bu ürün bana 80 tl ye geldi ayrıca 100 tl'lik kotayı doldurmak için bide 10 tl 'ye Aloe Vera roll-on tercih ettim. kalan 10 tl'lik açığı ise yüz kremi testerları isteyerek doldurdum. Bu ürünler hakkında bilgi sahibi olamadığım için tester işini Serap'ın tercihine bıraktım. Sonuç olarak kapıda ödemeli olarak kargoyla birlikte 106 tl ödemiş oldum. Bence bir çok marka da olduğu gibi bu markanın da en büyük eksiği her hangi bir ürün veya tester göndermemiş olmaları. Yani yeni üye oluyorsun belki satış yapacaksın, falanca ürünümüzü deneyin memnun kalırsanız önerin gibi yaklaşımlar teşfik edici ve marka üzerinde iyi bir izlenim olurdu.


Ürünler hakkında ki net düşüncelerimi bitince aktaracağım. Ayrıca satın almak için Serap hanımı instagram adresinden rahatsız edebilirsiniz :)