22.04.2017

Messenger Halleder

  Bana göre alt tarafı okulu bıraktım. Aileme göre yaşamayı, hepsinin suratında hüzünlü bi sinir. Anlamıyorlar işte ben zora gelemiyorum! Bu benim hayatım kendi seçimim hiçbir şeyden de pişman değilim. Ama yok illa pişman ettirecekler, Burnumdan fitil, fitil getirsinler ki onlarda rahat edebilsin.

 Babam zaten buz hane, annemde de ayrı bir tavır, baş edilebilecek gibi değil. Sanki evin beslemesi benim. “Kalk şunu yap, hadi ne duruyorsun? Oturma kalk, bir işe yara! Sen zaten iyice rahatladın! Biz sana çok yüz verdik!” Anladım ki evden soğutacaklar ama yemezler! Hemen hallederim. Temizlikten mi korkacağım! Eskisine göre biraz fazla yaptırıyorlar sanki ama olsun diye kendimi teselli etmeye çalıştıkça bir yenisi ekleniyor.Yetmiyor yeni icatlar çıkarıyor sanki. Her gün bahçe baştan aşağı yıkanır mı ya! Elim sudan çıkmaz oldu bu genç yaşımda buruşup kaldım. Her iki dakikada bir “Tılsım! Tılsım! Kız sana diyorum duymuyor musun? Tılsım! Allahın cezası neredesin bak duymuyor gene! Sağır sultan duydu Tılsım!” ne var diye içten içe çemkirirken buluyorum kendimi, sonunda sakince "efendim" diyorum.

 Tabii bir tek bununla da sınırlı değil, babam adımı şerefsiz kız koymuş. Şerefsiz aşağı şerefsiz yukarı! Tamam, onada amenna ama sanki okula gitmek istermişim gibi devamlı “seni bir daha okula göndermeyeceğim” demesi yok mu? Fıttırıyorum!
Düşününce benim yaptığımı çocuğum yapsa ne yapardım? Azgını burnunu dağıtırdım herhalde. Benimkini dağıtmadıklarını kim söyledi, neyse o konulara girmeyelim.
  Gelelim ceza listesine:
1- Evlenene kadar evden dışarı çıkmak yok! Eee yuh yani! O nasıl bir ceza şeklidir arkadaş. Görücü usulü olacak desem, evin içinde imkânsız. Kim görecekte alacak beni? Evde kaldım dedikleri bu olsa gerek! İnsanın ailesi cahil
olsa yapmaz bunların yaptıklarını. Yazık vallahi yazık!
 2- İstanbul’a gidilecek ancak, bana yok! Bu güzel işte, Kafa dinlerim. Zaten ceza şeklide hep evde durmam yönünde. Yememi içmemi de kessinler bari de tam olsun. Bir aya kalmaz kurtulurlar benden.
  Birde benim listem:
1- hiçbir şey.
Bu kadarcık mı? Öyleyse, hiçbir şeyi kafana takma. Kendi bildiğinden şaşma! Atoma ne yap ne et ulaş çünkü onu seviyorsun!

 Önümde koskoca internet hayatı vardı artık, bu demektir ki hala yalnız sayılmam. Kurcalama bozarsın dedi diye abim o kadarda ugraşıp bozmaya çalıştım bir türlü bozulmadı. Şimdi bozulmadı diye neredeyse sevinçten ağlayacak durumdayım. 
Tabii bütün yapabildigim kızların isteği üzerine hayranı oldukları ünlülerin, alt tarafı 20 adet fotoğrafını indiriyordum cihaz donup kalıyordu. CD bile yazdıramayıp kızları günlerce beklettiğimi bilirim. O arada da devreye pek bilmiş abim giriyor, bi el atıyor işler daha çabuk ilerliyor. Birazda ben yapamıyorum yani. Sonra işte kıskançlığından mıdır nedir ben kullanamayayım diye son çare şifre bile koydu da, inadımdan başında sabahladım o şifreyi kırabilmek için. Kimin aklına gelirdi ki sevgilisinin doğum tarihini koyduğu. Benim aklıma gelmedi değil, ama bilemedim işte kendinden birkaç yaş büyük olduğunu.

  Sonraları interneti Chat amaçlı kullanan insanlar türedi. O nasıl bir zevktir ya! Hele ki o ilk dönemler çıkan eziş büzüş olan Chat programları yok mu, gece gündüz kendilerini oraya adamış halde ne olduğu belirsiz kişilerle konuşmalarına ne demeli? Resim yok kamera zaten yok! Milli piyango oynamak gibi, gecesini gündüzüne katıp birde buluşmaya gitmiyorlar mı, artık ne çıkarsa bahtıma. Benimse tek derdim web sayfalarına girip “Lan o butonu oraya nasıl kodular?” diye düşünmekti. Bu resim buraya nasıl konuldu? Hadi koydun nereden koydun? Siteleri dip bucak incelemekten, sapıtmaya başladım. Bildiğim, tanıdığım herkese soruyorum hiç cevap yok! Bir kişi dahi bu soruya cevap veremiyor. Aldığım en net cevap kendinden gayet emin bir şekilde “internet kendisi yapıyor onu” olmuştu. Adam olacak çocuk s*çtiginı boyarmış ya neyse, derin bir nefes alıp sağ solumu kütlettikten sonra sırf Atom için bir msn adresi açıp oturdum. O kadar da söyledim millete şu Atom’un mutlaka msn adresi vardır diye cevap veren olmadı. Bu işi de kendim halledeceğim diyerekten, kafadan ilk adresimi adı soyadı ve posta kodu şeklinde salladım.
Tam ikinci kez adres yazacaktım ki, anında online olduğunu fark ettim ve baktım, bingooo vallahi o! Heyecan yaptıktan sonra hemen sakinleşip, nasılsa beni görecek de yazacak diyerekten beklemeye başladım. Avcı gibi avımı izlemek üzere bilgisayarın önüne doğru eğildim, aynı noktaya hiç kıpırdamadan bakıyorum. Lan bir dakika, herkes adını yazar sağ sola ben direk “fool” yazmışım kendime. Harbiden aptalım ya diye düşünürken “sende kimsin?” diye mesaj düştü. Gizemli olsun diye “sence?” dedim.

Vallaha bilemedim, bilsem sormam genelde dedi. Akıllı çocuk! “Tılsım ben” diye yazarak, o dandik gülümsemeyi gönderdim.

Sen benle konuşur muydun ya? Diyince orada bana kal geldi. Ne demek istedi? Kim kimle konuşmamış? Ne olmuş ne bitmiş? Diye olayı algılamaya çalışırken, “sen konuşmuyorsun diye düşünmüştüm bende” dedim. “Benden rahatsız olan sensin, yiyecekmişim sanki seni hep kaçtın."

Çık çık, çık işin içinden çık şimdi. İnsanlar konuşa konuşa hayvanlar koklaşa koklaşa diye boşuna demişler. Evet, Tılsım Hanım açıkla şimdi. Utanma seni görünce bile uyuz it gibi titredim de mesela.. Olmadı, bu kadarcık şey için bunca zaman beklemişim diye tebrik et kendini.
Cevap bekliyor, cevap cevap....
"Senkonuşmayaçalışabilirdin :(”
"Tanıma fırsatı bile vermezken?”
 Heh! Bu laftan sonra saygıyla küfredip halime, yalnızca gerizekalı değil malın önde gideni olduğumu anlayarak "ehehe haklısın sonra görüşürüz" diyerek cevirimdışı oldum. İnterneti icat edeni saygıyla anıyorum, yıllardır yapamadıgımı 5 dakika da gerçekleştirmişti...

-Anılarım Bombos yayınından^^

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkürler. Yorum bırakmayı unutmayın ... ^.^